Her birimiz, şöyle ya da böyle bir biçimde içinde yaşadığımız toplumu anlamaya, yorumlamaya çalışırız. Sosyoloji ile ilgili önemli eserlerdeki görüşler bize önemli bakış açıları kazandırabilir.
Sakarya Üniversitesi için çevirisini yaptığım ünlü sosyolog Alvin W. Gouldner'in "BATI SOSYOLOJİSİNİN YAKLAŞAN KRİZİ" adlı kitabın yayınlanmış olduğunu, tanıtımının yapılmaya başlandığını sevinçle öğrendim.
682 sayfalık bu kitapla ilgili bir sayfalık özet değerlendirmemi ilginç bulacağınızı düşünerek, sizlerle paylaşmak istedim…
Yirmi birinci yüzyılda en başta gelişmiş ülkelerde ama yaygın olarak dünyanın her yerinde yeni kuşakları ve toplumu anlamada, toplumdaki güç ilişkilerini yorumlamada ve açıklamada bugüne kadar oluşturulan sosyolojik teorilerin ve yaklaşımların yetersiz kaldığına tanık oluyoruz. Toplumsal ilişkiler çok hızlı bir değişim ve evrim dinamiğini içinde barındırırken, toplumu ve onu oluşturan tabaka ve grupları analiz etmede elimizdeki bilimsel araçların yeterli olmadığı anlaşılıyor.
Alvin W. Gouldner’in “Batı Sosyolojisinin Yaklaşan Krizi – The Coming Crisis of Western Sociology” adlı eserini çevirirken ve çevirme işi biter bitmez, okuyuculara bu kitabın bende kalan özet izlenim ve yorumunu sunmak istiyorum.
“Batı Sosyolojisinin Yaklaşan Krizi” en genel yaklaşımıyla, dünyanın birçok yerinde, özellikle gelişmiş ülkelerde yeni kuşakların anlaşılmasındaki–ve belki de onların topluma, toplumun onlara uyumundaki–zorluklardan dolayı, Batı Sosyolojisinin doyurucu ve olan-biteni açıklayıcı bir modeli, bir sosyolojik teoriyi geliştirilemediğinin altını çizmektedir.
Gouldner’e göre, Batı sosyolojisi, modern toplumun eleştirisine ağırlık veriyor ve insan odaklı. Ama buna rağmen onu bir kriz bekliyor. Genç kuşak, toplumun istikrarını ve gelişmesini öne alan sosyolojik modellerin, teorilerin aksine radikalleşiyor ya da bazılarının bakış açısına göre ise yozlaşıyor.
Evet, sosyoloji içinde bulunduğu toplumun sorunları ile ilgilenmeli ve bunlarla ilgili çözümü bir teori yapısı içinde sunmalıdır. Batı sosyolojisi Gouldner’in gözünde, faydacı kültüre karşı bir tepki olarak gelişmiştir. Gelişmiş ülkelerdeki genç kuşaklar, toplumun başarılı faydacı üretimine bile bazen Uyuşturucu Kültürü gibi tepkiler verebilmektedir. Dolayısıyla Klasik Sosyoloji Akımlarının bugüne kadar değişmeyen konusu olan sosyal düzen ve etik uyuşmanın ne ölçüde risk altında olduğu sorusu doğal olarak gündemde yerini korumaktadır.
Sosyologların Refah Devleti ile uyumlu çalışmaları, sosyolojinin yaklaşan krizini ne ölçüde çözebilecektir? Sosyal sistemler içinde tatminsizlik yaşayan kesimlerin ekonomik ve sosyal açıdan hem kapitalist ve hem de sosyalist devlet yapıları tarafından desteklenmesi ve bu denklemde sosyologların yer alması nasıl bir toplum geleceğine işaret etmektedir? Sosyoloji bu krizden, toplumla birlikte bir çıkış yolu bulabilecek midir?
Gouldner’in, Platon’dan başlayarak, Batı Sosyolojisinin Avrupa ve Amerika kanatlarındaki gelişmeleri, özellikle de sosyolojinin en önemli üslerinden ve ortamlarından birisi olan üniversite kurumu bağlamında ele alması, tarihsel bir süreç içindeki sosyolojik çalışmalar dinamiğini bize çok iyi yansıtmaktadır. Özellikle sosyal bilimcilerin akademik ortamını, Devlet kurumlarıyla ilişkilerini, mesleki kaygı ve yaklaşımlarını yorumlayan bölümlerin, okuyucuların ilgisini çekeceğinden eminim.
Sosyal teoriler, dünyaya bakmada gerçek ya da değerli olarak nelerin esas alınacağını belirler. Her teori, teorisyenin örtük alan varsayımlarına dayanır. Bu da önyargıların sürmesi demektir. Sosyologlar ve sosyal teorisyenler niye belirli varsayımları kabul etmekte, diğerlerini etmemektedir?
Varsayımlar oluşturulurken duygular ve önyargılar etkili olmaktadır. Varsayımlar değiştikçe sosyoloji de değişmektedir. Gouldner, “tarafsız” olma iddiasının bile, sosyologlar için bir yabancılaşma ve dolayısıyla ön yargı katma etkisi yaratabileceğine dikkat çekmektedir.
“Batı Sosyolojisinin Yaklaşın Krizi” bizi, içinde yaşadığımız en geniş toplumu anlamada ve yorumlamada, gidişin hangi yönde olduğunu kestirmede bazı sorularla baş başa bırakmaktadır.