Filistin coğrafyasının sancılı ve çatışmalı atmosferinde müzik ve sanat evreninin izinden bir direnişi aktarmak gerekirse öncelikle bugün daha popüler müzik temsilleriyle karşımıza çıkan genç grupların müzikal isyanından söz açmak elzem olacaktır. Bu bağlamda Filistinli gençler, direnişi vurgulamak için farklı yöntemlere başvurmaya devam ediyorlar. Son olarak, İsrail-Gazze sınırındaki "Büyük Geri Dönüş" eyleminde, silahlara ve göz yaşartıcı bombalara aldırmadan geleneksel dansları olan dabkeyi sergilediler. Bu, kan, gözyaşı ve çatışmanın sıkça görüldüğü bir ortamda, gençlerin cesur bir şekilde başkaldırısıydı. Yaptıkları dansın videosu binlerce kişi tarafından izlendi ve dünyaya, uluslararası ilgisizliğe karşı kararlı bir mesaj gönderdiler.
Filistinli gençlerin danslı protestosu, müziğin direnişteki rolünü düşünmemize neden oldu. Çünkü Filistinliler, haklı mücadelelerini dünyaya duyurmanın önemli yollarından birinin müzik olduğuna inanıyorlar. 1948'deki Nekbe felaketinin ardından, yeniden canlanan ulusal kimlik duygusu genellikle müzik aracılığıyla ifade edildi. Yerel şarkılar, marşlar, ilahiler ve vatanlarından koparılmanın acısını yansıtan şarkılar yazıldı ve seslendirildi. Ancak yeni nesil, seslerini hip-hop ile duyurmayı seçti. Onlara göre, hip-hop, kültürel ve politik güç olarak kullanılan bir protesto biçimi olarak, Filistinlilerin direnişini anlatmanın en etkili yollarından biridir. Ülkenin gençleri, hip-hop'u bir silah gibi kullanarak toplumsal değişim ve Araplar hakkındaki önyargılara meydan okumanın en uygun yolunun bu olduğunu savunuyorlar.
Daha geleneksel Arap müziği ise sadece melodileri ve güçlü sesleriyle değil, aynı zamanda barışın ve direnişin de bir ifadesi olmuştur. İsrail-Filistin çatışması gibi tarihi olayların gölgesinde, birçok büyük sanatçı bu müziği bir araç olarak kullanmıştır. Ortadoğu coğrafyasının güçlü müzikal birikimi bağlamında Arap müziğinin barış ve direniş bağlamında unutulmaz seslerinden bazıları ve onların eserlerinden örnekler:
Feyruz (Lübnan):Feyruz'un şarkıları sadece güzelliklerin anlatımı değil, aynı zamanda barışın ve umudun sembolüdür. Özellikle "Lübnanım" adlı şarkısı, Lübnan'ın uzun yıllar süren iç savaş döneminde bir ulusal marş gibi kullanıldı. Bu şarkı, ülkenin birlik ve beraberliğini simgeliyor ve savaşın getirdiği acılara karşı bir direnişi ifade ediyor.
Şiir, destan, nota, senfoni... Feyruz, güzelliği ifade eden bir sestir. Rüyalarımıza vahşi ve tatlı bir renk katar. Feyruz’un sesi ve şarkıları her zaman sürükleyici olmuştur. Bu altın ses, halkın yaşamının her köşesine, kalbine, kafasına, ruhuna girmiştir. Çarpıcı sesi radyolardan kulaklarımıza ulaştığı 50’li yılların başından beri, bütün dünyada, yüzlerce, binlerce, milyonlarca hayran kazandı. Feyruz adıyla tanınacak olan Vedad Haddad, Beyrut’ta yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Çok küçük yaştayken hevesinden, ya da daha doğrusu, yaşamın zorlukları nedeniyle şarkı söylemeye başladı. Genç kızken Lübnan radyosunun yolunu tuttu ve aralarında Halim el-Rumi’nin de bulunduğu bazı profesyoneller onu dinleyerek, Feyruz (mavi firuze) adını ona uygun buldular. Halim el-Rumi, Feyruz’u Asi ve Mansur Rabbani Kardeşler ile tanıştırdı ve bu olay onun büün hayatının değişmesıne yol açtı. Asi onu dinler dinlemez, müzik hayatında yaratmak istediği her şeyi Feyruz’un güzel sesiyle yaratabileceğini fark etti. Feyruz ve Asi 1954 yılında evlendiler, bu beraberliklerinden üç çocukları, yüzlerce şarkıları, skeçleri ve Baalbek festivallerinde yıllarca oynanan muazzam müzikalleri oldu. Baalbek Tapınağı’nın mağrur ve kibirli sütunları gibi, Feyruz zorlukların, şöhretin, savaşın saldırıları karşısında, sarsılmaz cesaret ve onurlulukla, dimdik ayakta durabildi. Savaş yıllarında bile Lübnan’ı terk etmedi. Feyruz kalbi etkileyen her şeyin sözcüsü ve yansıtıcısıdır. Aşk, şefkat, gurur, sedir ağaçları, ay, toprak, kuşlar, çocuklar, erkekler ve kadınlar, gençler ve yaşlılar... Kısacası, bütün varlıklar onun eşsız sesinde yansırlar.
Ümmü Gülsüm (Mısır, 1906-1975): Ümmü Gülsüm, müziğini sadece güzellik için değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasi mesajlar için de kullanmıştır. "El Atlal" (Sessizlikler) gibi şarkıları, Arap dünyasının birçok yerinde acıyı ve kaybı ifade ederken, barışın özlemini dile getirir. Bu şarkılar, İsrail-Filistin çatışması gibi zorlu dönemlerde umut ışığı olmuştur.
“Kavkabü’l-Şark” (Doğu’nun Yıldızı), müzik dünyasının bütün yıldızlarının en parlağı... Ümmü Gülsüm Arap şarkılarının ya da operasının en büyük kadın şarkıcısı, primadonnasıydı; ki hala da öyledir. Bu büyük ünü sadece emekle elde etti; “Allah vergisi” yeteneğini geliştirmek için çocukluğundan beri çalışarak ve bütün güçlüklere katlanarak. Ümmü Gülsüm geçmişini hiçbir zaman inkar etmedi; aksine onunla gurur duydu. Köyde büyük bir sefalet içinde geçirdiği çocukluktan sonra yükseldi. Sesinin güzelliği karşısında babası ve ağabeyi onun şarkı söylemesine izin verdi. Şans onu büyük ve usta müzisyenler Şeyh Abdullah Muhammed’le, daha sonra da yine onun kadar ünlü müzisyenler Muhammed Kasabcı ve Riad es-Sumbati ile karşılaştırdı. Sonra da Paris’teki eğitimini yeni tamamlayarak ülkesine dönmüş olan genç şair Ahmed Rami ile karşılaştı. Ahmed Rami ona aşık oldu ve bu hiçbir zaman sona ermeyen aşkını, Ümmü Gülsüm için yazdığı şiirlerde dile getirdi. Ahmed Rami’nin “Ömer Hayyam’ın Rubaileri” adlı bir şaheser çevirisi de vardır. Ümmü Gülsüm, yıllarca her ayın ilk perşembesi Kahire’nin en büyük sahnesinde beş saat süren konserler verdi. Kahire Radyosu bu konserleri canlı olarak yayınlar ve bütün Arap dünyası evlerinde veya kahvehanelerinde onu dinlerdi. 60’lı yıllarda genç bir besteci Beliğ Hamdi’yle çalışmaya başladığında Ümmü Gülsüm, repertuvarının tarzını değiştirdi. Bir başka büyük besteci-şarkıcı Muhammed Abdülvahab’la çalışmaya başladıktan sonra da zirveye ulaştı. Ümmü Gülsüm’ün yurtsever şarkıları Arap dünyasının önemli olayları sırasında inkar edilemez bir etki yarattı. Mısır ve Ümmü Gülsüm’ün imajı yarım yüzyıl boyunca birbirine karıştı ve birleşti. Bu kaynaşma bugüne kadar sürmektedir. 1975 yılında öldüğünde, Mısır, onu ulusal bir cenaze töreniyle toprağa verdi ve bütün Arap dünyası yas tuttu.
Marcel Khalife (Lübnan):Marcel Khalife, ud enstrümanını kullanarak barışın ve direnişin müziğini yaratmış bir sanatçıdır. "Rita w'el Wad" adlı eseri, Filistin halkının mücadelesini anlatırken, "Promises of the Storm" gibi eserleri ise umut ve dayanışmayı vurgular. Marcel Khalife 1950 yılında Lübnan, Amchit’ te doğdu. Beyrut Ulusal Müzik Akademisinde Arapça’da “ud” olarak bilinen Yakın Doğu ’Lute’ eğitimi aldı.
O zamanlarda ‘ud’ çalmak çok sıkı kurallara bağlı olmasına rağmen Marcel Khalife ve diğer müzisyenler kuralları genişleterek ‘ud’ un potansiyelini geliştirdiler. Khalife, 1970- 1975 yılları arasında , Ulusal Müzik Konservatuarında ders verdiği dönemde ayrıca Orta Doğu, Kuzey Afrika, Avrupa ve Kuzey Amerika çapında solo konserler verdi.
1972 yılında, Khalife doğduğu kasaba olan Amchit’te bir müzisyenler grubu oluşturdu. Bu grup daha sonra tüm Lübnan’da konserler vererek Arap müziğini ve onun mirasını canlandırmak için çalışmalar yaptı. Amchit Grubu, Khalife’in daha sonra 1976’da kuracağı ve büyük yankı uyandıracak ‘Al-Mayadine Grubu’nu’ kurma konusunda bir tecrübe oldu. Khalife ve Al-Mayadine Grubu Arap dünyasında, Afrika, Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Latin Amerika, Avustralya ve Japonya’da konserler vermeye devam etti.1974’ten başlayarak Caracalla Dans Topluluğu ile dans müziklerini yazarak iş birliği yaptı. Khalife’in müziğinin ve topluğunun danslarının güçlü kombinasyonu yeni stil yakın doğu balesinin popüler bir çağrışımla doğumuna yol açtı. Khalife ayrıca Maroun Baghdadi, Sophi Sayhf Eddin ve Sami Zikra’nın yönettiği filmler ve bazı belgesellerin müziklerini yazdı.
Khalife’in yirmiyi aşan prodüksiyonu Arap müzik literatürünü zenginleştiren eserler olarak göze çarpmaktadır: Promises of the Storm (Fırtına’nın Sözü) , Ghina’iyat Ahmad Al Arabi, Peace Be With You (Selemun Aleyki) , Weddings (Düğünler) , Arabic Coffeepot (Arap Cezvesi), Summer Night's Dream (Yaz Gecesi Rüyası) and Magic Carpet (Uçan Halı) eserlerinin bazılarıdır. Daha sonraki sürümlerde ise Body and Soul (Beden ve Ruh) , Chants of the East (Doğu’nun Ezgileri) , The Symphony of Return(Dönüş Senfonisi), an Oud Concerto (Ud Konçertosu) bulunmaktadır. Khalife'in müzikal geçmişi ve özellikle ud sanatkarlığındaki uzmanlığı bestecinin 1982’de yazmaya başladığı 6 bölümlük ‘Ud Çalışma Antolojisi’ isimli çalışmasında kendini hissettirmektedir. Khalife’in bu çalışması enstrümanı öğrenmek konusunda hem teorik hem de uygulamaya dair bilgileri içermektedir. Eserdeki bazı bölümler ikili, üçlü ve dörtlü ud’a ayrılmıştır.
Muhammed Abdülvahab (Mısır, 1907-1991): Muhammed Abdülvahab, birçok ünlü sanatçı için besteler yapmıştır. Ümmü Gülsüm için bestelediği "İnta Umri" (Sen Benim Hayatımsın) adlı şarkı, aşk ve barış temasını işler. Bu şarkı, birçok insan için aşkın ve barışın sembolü olmuştur. Arap müziğinin tartışılmaz ustası, öncüsü ve en büyük otoritesi Abdülvahab hayatının 20 yılını Arap müziğinin değerli mirasını araştırmaya adadı.
Hıdiv İsmail döneminde Abdo Hamuli, daha önce kullanılmamış makamları kullanarak Arap müziğini canlandırmıştı. Salame Higazi, Abdullah Hilmi, Salih Abdullah, Zeki Murad ve Seyyid Derviş gibi çağdaşı büyük sanatçılar da Abdo Hamuli’yi izledi... Ondan sonra, Abdülvahab adlı küçük bir çocuk, mahallesinin sokaklarında bir grup yumurcakla birlikte şarkı söyleyerek dolaştı. Abdülvahab’ın sesi o kadar güzeldi ki, insanlar onu dinlemek için uykusuz kalıyordu. Bir gün kendi grubunu kurup Seyyid Derviş’in tiyatrosuna gitti. Sesi Derviş’i ve tiyatro yöneticisini çok etkiledi. Tiyatro yöneticisi Abdülvahab’ı hemen işe aldı ve fotoğrafları böylece Kahire’nin sokaklarına asıldı. Başarılı ve başarısız çeşitli deneyimlerden sonra genç şarkıcı, babasının çalıştığı Kuran kursunun şeyhinden geleneksel müziğin kurallarını öğrenmeye karar verdi. Daha sonra da Müzik Akademisi’ne girerek öğretmeni Hasan bin Enver’den müzikal teknik kurallarını ve sesini kontrol etmesini öğrendi. “Şairlerin Prensi” Ahmed Şevki’yle de orada tanıştı.
Şevki sadece onun hayatını değiştirmekle kalmadı, ona en çok şey veren eğiticisi de oldu. Abdülvahab, Şevki’den her şeyden önce şiirsel tat almayı öğrendi ve sanatçı duyarlılığını kazandı. İlk bestesi, tanınmış aktör Nagıb el-Rihani için bestelediği bir müzikal komedidir. Bunu Münire el-Mehdi için bestelediği “Kleopatra” izledi. Bu iki besteyle çağdaş Mısır’ın en büyük bestecisi olarak tanındı. Sinema, radyo ve plaklarının yaygınlaşması onu çok yönlü bir sanatçı olarak yeteneklerini ortaya çıkardı. Arap dünyasının en büyük yıldızları için besteler yaptı. 1960’ta bestelediği ölümsüz şarkısı “İnta Umri”yi (Sen Benim Hayatımsın) ‘Doğunun Yıldızı’ Ümmü Gülsüm’e hediye etti. Rakia İbrahim, Nagat, Abdülhalim ve Warda için de şarkılar yazdı.
Abdülvahab ile birlikte ilk kez orkestral parçaları şarkılarında kullanan Ferid el-Atraş’la da çok iyi bir ilişkisi oldu. Abdülvahab, “Halkın zevkleri, orkestral müziğin değerini anlayacak şekilde biçimlenecektir. Evrenselleşmek zorunda olan Arap müziğinin geleceği buradadır” diyordu. 82 yaşındayken son şaheseri “el-Fan” (Sanat), “el-Gondol”, “el-Karnak”, “el-Habibü’l-Magul” (Bilinmeyen Aşk), “el-Nahrü’l Halid” (Nil Nehri) veya “Ya Vabur Olli” (Tren, Söyle Bana) gibi büyük bir başarı elde etti. Bu şaheserler ebediyyen yaşayacaktır. 1991 yılı Mayıs ayının 3’ünü 4’üne bağlayan gece Abdülvahab, Arap müziğinin meşalesini hayatı boyunca taşımış olan efsanevi sanatçı olarak, her zaman yaşamak üzere, bu dünyadan sessizce göçüp gitti.
Sabah Fahri (Suriye): Sabah Fahri'nin muvaşahat ve dini şarkıları, direniş ve umut temasını taşır. Bu eserler, Filistin ve diğer zorlu bölgelerde yaşayan insanların dayanma gücünü yücelten mesajlar içerir.
Vadi es-Safi (Lübnan): Vadi es-Safi'nin şarkıları, gurbetçilerin hasretini ve vatanlarının özlemini ifade eder. "Lübnanı Ya Rayah" gibi eserleri, sürgün edilen Filistinlilerin ve diğer mültecilerin hikayelerini anlatır.
Ferid el-Atraş (Mısır, 1917-1975): Ferid el-Atraş'ın müziği, eski ve modern öğelerin birleşimini içerir. "Zamorroda" gibi eserleri, Arap dünyasının tarihini ve kültürünü yansıtırken, barışın ve umudun müziği olarak kabul edilir. Bu büyük sanatçılar, müziği bir barış ve direniş aracı olarak kullanarak, İsrail-Filistin çatışması gibi tarihi olaylar karşısında umut ve dayanışma mesajları ile dolu unutulmaz eserler yarattılar. Müzikleri, zorlu dönemlerde toplumları bir araya getiren ve insanlara ilham veren önemli bir rol oynadı.