*https://acikgazete.com/avangart-ve-afacan-bir-yazar/?fbclid=IwAR2Ca4rS78_USc_BTbJ2hoc2azbgnRLNC2Mi3H4xr1mTDoctZpBC9xXvnEA
Onu ilk kez 2015 yılında yayınladığı Papadopulos Apartmanı başlıklı romanıyla tanıdık.
Yeni bir yazar katılıyordu edebiyat alanımıza…
Yayıncılar genellikle yeni müelliflere biraz kuşkuyla bakarlar, acaba bu ilk kitabın ardından başka eser verecek midir diye…
Mesut Altar Kaplan söz verdi mi yayıncısına, bilinmez ama zaten üretken bir yazar olduğunu kanıtlayacak şekilde, arka arkaya 3 roman daha çıkardı.
Altar’ın rafında şimdi beşinci kitap daha var: Kırmızıyı Sevenler Derneği, Alfa Yayınları tarafından yayınlanan roman, küçük bir novella; şaşırtıcı, okuru kurgunun o geniş tahayyül alanlarında dolaştırıcı…
Kütahya doğumlu Altar Kaplan, İstanbul Üniversitesi’nde İktisat Fakültesi’nden mezun; doktorasını da buradan edinmiştir. Altar Kaplan’ın Halifeler Köyü romanı İntak sanatını da içeren, köpeklerin konuştuğu bir eserdi; ardından içinde hiç O harfinin hiç geçmediği bir roman daha geldi: Aloda
Sonrasında coğrafya değiştirircesine II.Dünya Savaşı’nda Barbarossa Harekâtı’na uzanıyor, bir Alman romancısı gibi, İki Nehir Arası’nı okura ulaştırıyor.
Şimdiyse elimizde yüz on beş sayfalık novellası, Kırmızıyı Sevenler Derneği. Romanın roman kahramanı kim sorusunu sormayınız, Altar Kaplan da bunun cevabını bilmiyor gibidir. Komiser, üstelik Tiyatromuzun ünlü eserine konu olmuş Cibali Karakolu’nun komiseri Selahattin Beyin kızı Defne’yi tanıyoruz; bir gençlik aşkının tutkunu. Baba kız, bilin bakalım nerede otururlar, Galata’daki Papadopulos Apartmanı’nda; böylece öteki romanları arasında gezinen bir başka romanla buluşmuş oluruz.
Altar Kaplan romanları arasında bu geçişleri seviyor. Defne’nin üniversiteden tanıdığı sevgilisinin adı Hafız; romancımız, arada görsel malzeme olarak gazete küpürleri kullanıp onu belgesel gerçekliğiyle gerçek hayatta(!) Halil Kınalı olarak tanıtıyor. O halde roman kahramanı olabilecek bir Hafız var, Hafız’ın gerçek hayatta kimliği olan Halil de var; belki de yoklar.İşte kurguyla oynamaya başlıyor Altar Kaplan; tam bir afacan çocuk gibidir. Şaşırtmayı sevmektedir; ters köşeye yatırıp gerçekliğin aslında olmadığını, belki de her şeyin bir hayal olduğunu söylemeye çalışmaktadır.Ardından romanın hareket noktası geliyor: İstanbul Üniversitesi’nin sağ görüşlü öğrencileri İsrail Büyükelçisi Levy’yi protesto eylemi yapıyorlar, bunu da Cumhuriyet gazetesinin o günkü sayısında, baş sayfadaki haberden okuyoruz.
Tabii liderleri aslında Halil fakat romanda Hafız…Belgesini sunduğuna göre romancıya inanmak lazımdır; zaten içimizde bir karar hasıl oldu ki, bu roman bir gerçek olaya dayanan belgesel romandır. Öyle midir, şüphe bir taraftan bizi terk ediyor, evet öyledir diyoruz.
Gazete belgeselliği yeterlidir; kurgu burada biter mi? İçiniz rahatsa bitsin…Romancının tahayyülü, fiction-kurgu yaratma gücünün sınırları geniştir. Roman sanatı buna çok müsaittir. Şimdi tadını çıkararak romanı okuyabiliriz.
AvantGarde~Avangart, denenmemişi denemeye meraklı, yenilikleri, sıradışı olanı, hiç dokunulmamış alanlara el uzatmayı seven sanatçılardandır Altar Kaplan ve bizi bu özelliği ile şaşırtır.Üniversite kapısında eylem yapan gençleri polis topluyor, Cibali Karakolu’na sorguya götürüyor, orada işkenceyle karşılaşacaklardır.
İşkenceden sonra Hafız hücrede kendisini ayakkabı bağcığıyla asacak, hayatına kıyacaktır; Halil’in öldüğü haberini de gazetede okuruz
Hafız’a sorgu sırasında ihanet eden gençleri, polis memurlarını, hele hele Cibali Karakolu’nu gizemli bir perdenin ardında bırakıp o perdeyi aralamamızı, kurduğu oyunu, cümlelerin şaşırtıcı tuzağını bulmamızı istiyor romancımız.
Belgelere bakıp romanı çözen, iyi roman okuru olduğunu anlıyor.
Böylece bir avangart roman Türk edebiyatında yerini alıyor.Kitaba verilen başlıktaki Kırmızı Sevenler Derneği’nin ne olduğunu da siz bulun!