*Bu yazı daha önce Açık Gazete'de yayımlanmış ve yazarın isteğiyle kolektif sayfalarında yer almıştır.
Eğer Thermopylæ savunması olmasaydı, Pers (İran) orduları Yunan anakıtasını ele geçirecek ve bugünkü Batı, bugünkü dünya da olmayacaktı.¨
¨Batı Adına Yapılan Savaş¨ [The Battle for the West] başlıklı, 1980’de yayınlanmış askeri tarih eserinde daha baştan açıklayan İngiliz yazar Ernle Bradford’a kulak vermemek mümkün değil. Spekülatif değerlendirmeler, yorumlar her zaman heyecan uyandırır. Şöyle olsaydı böyle olmazdı, demesi düşünce cimnastiği yapmaya vesile olduğu gibi aynı zamanda farklı değerlendirmelere de kapı açar. Öyle ya da böyle, burada spekülatif bir görüşe sapmadan, sadece 300 Spartalı adıyla bilinen, epik ve hamasî anlatımla aktarılan Thermopylæ savunması bizim için ne anlam taşıyor, diye sesli düşünüp şimdi yazıya döküyorum.
Halikarnasuslu, bugünkü Bodrumlu hemşehrimiz, tarihin babası Herodotus, Tarih kitabının 7. Bâbının 204. Kısmında Kral I.Leonidas’ı ve Spartalıları anlatıyor; işgalci Doğu ordularının bir generali kralına açıklama yaparken:¨Bu adamlar bize karşı geçidi kapatmak üzere geldiler ve buna hazırlanıyorlar. Adetleri böyledir: Ölümü göze aldıkları zaman başlarını süslerler. Ve şunu da iyi bil, eğer bunları ve Sparta’da kalmış olanları alt edersen, ey kral, artık sana karşı silah elde karşı koyacak insan ırkı kalmaz. İşte sen bugün Yunan kentlerinin en önemlisine ve askerlerin en yiğitlerine karşı yürüyorsun.¨
Bu nasihati dinleyen ama bir kulağından girip ötekisinden çıkartan, Pers Kralı Serhas(Xerxes) Atina’nın kuzeyindeki Yunanistan topraklarına girişin en kolay olabileceği tek geçide, evvela 5 bin askeriyle saldırır. Burası Termopylæ’dir; Ilıcalar Bölgesi… Dar bir geçittir, askerliği meşhur Sparta’dan 300 seçkin asker ve başlarında kentin kralı I.Leonidas orayı kapatacak, öteki Yunan şehir devletleri asker toplayıp büyük işgale karşı derlenip toparlanacağı zamana kadar Persleri durduracaktır. Serhas, Sparta Kralı Leonidas’a haber salar: ¨Dile benden ne dilersen! Oradan yeter ki çekil, o geçidi bana ver!¨ Leonidas’ın elçiye cevabı şu olur: ¨Molon Labe!¨Sıkıysa gel al, anlamında okuyabilirsiniz…
Molon Labe
300 asker orada direnir, hepsi hayatlarını kaybedecektir ama hem başta Atina olmak üzere tüm Yunan şehir devletlerinin birleşip ordu kurmalarına, Perslere karşı direnişi kazanmalarına fırsat ve zaman tanımış olurlar. Milattan Önce 480 yılının Ağustos ayının yedinci günü yaşanan bu epik hikâyenin bizler için önemi şu olmalı: Kral Leonidas’ın, son neferine kadar 300 askerini kırıp geçiren bir savaşa, tarihteki örneği hatırlanırsa Pirus Zaferi elde etmeye yönelik, ülkesini ve topraklarını savunma girişimi sadece mülkü korumak adına değildir. Leonidas, Sparta’nın ve Yunan kültürünün, özgürlüğün korunması için oradadır. Sparta için özgürlük her şeydir. Yine Ernle Bradford’un kitabından alıntıyla yazarsak, sanıldığının aksine Spartalı zalim ve saldırgan, vahşi değildir, ¨Hiç kimse Spartalının kaba, görgüsüz, yabani olduğunu söyleyemez. Hiç kimse de Sparta’nın sanatsal, estetik ürün verdiğini söyleyemez. Fakat sanat bir yaratma sürecidir, ’dir. Sparta tek bir sözcük ve bir tek yontulmuş taş üretmemiş ama insan (adam) üretmiştir.¨
İnsan olma cesaretine Sparta’nın kültüründen varılır mı, varılırsa bu Stoik Felsefenin alanına girer mi, burası da sonraya kalsın; nasılsa Müteferrika’nız bunu da kalemine dolar, gün olur yazar. 2 bin 500 yıl evvel, Yunanistan’ın yalçın ve korunmasız kıyılarındaki tek giriş noktası olan Thermopylæ’da bir çarpışma yaşandı; epik tarihe 300 Spartalı adıyla geçti. Oradaki çatışmaya giden Kral Leonidas’ı Sparta’dan uğurlayan karısı, Kraliçe Gorgo’nun, Ey kralım, oraya git, ya kalkanın kolunda geri dön ya da kalkanın üzerinde dön…¨ dediği de yazılır tarihe…
Latinler ¨Bellum manet pugna cessat¨ diyordu; ¨Çarpışma bitti ama savaş sürüyor…¨ Spartalı askerler, dünya üstünde bitmeyen savaşlardan birisinin çatışmasında özgürlük için Thermopylæ’yı tutmuşlardı; bize hikâyeleri kaldı.