Okumak üzerine İlk emir “Oku Oku Oku!” ama hangimiz bu emri uyguluyoruz? Kulaktan dolma, sorgulamadan ahkam kesmenin konforu neyde var? Okumazsan düşünmezsin de her şey tozpembedir gözünde, yaşamında. Ama her konu da bilgin vardır, yalan yanlış ta olsa karşındakiler de senin gibi olduklarından üfür üfürebildiğin kadar, kim tutar seni Mehmet Ağa?
Okumak sadece bilmek değil, farklı coğrafyalarda farklı kültürlerde bedava gezmek görmek aynı zamanda. Bileti sadece zaman, bila ücret gez dolaş. Sempati, empati ruh çözümlemeleri, her türlü sosyal ve kültürel problemlerde yerini belirlemede en etkili yön gösterici reçete. Biz mi okumaktan uzağız? Yoksa birilerimi istemiyor okumamızı? Kime ne zararı olur ki evinde kendi dünyasında Dostoyevski, Gorki, Gogol, Fakir Baykurt, Yaşar Kemal, Aziz nesin, Orhan Pamuk ve yeni keşiflerle dokunduğumuz yepyeni yazarları okuyandan? Ha ille de edebiyat olmayabilir, doğa bilimleri, gezi, biyografiler, fabllar, denemeler, masallar, arkeoloji, müzik, tiyatro, sinema, özetle ilgi alanlarınızla ilgili kitaplarla ve unuttuğum onlarca çeşit konuyla süsleyebilirsiniz çilingir, pardon okuma sofranızı.
Sinema, tiyatro, söyleşilerle, dizilerle, minik minik ekonomik durumlarınızla en yakın çevrelerinize yapabileceğiniz kaçamak gezilerle, dünyanızı renklendirebilirsiniz. Ama okumak beyinsel faaliyetlerimizin gelişimi açısından en az matematik kadar gerekli besin maddesidir.
Buradan ahkam kesmek gibi algılamazsanız minicik bir önerim, kitap okuma alışkanlığını gelecek kuşaklara ne pahasına olursa olsun aşılamaya gayret gösterelim. Peki ne yapalım? Sizler okumayı sevmeseniz bile elinizdeki telefona bakmaya ayırdığınız zamanın yarısını, torunlarınızın çocuklarınızın yanında okumasanız da okurmuş gibi yaparsanız gerçekten müthiş sonuçlar alındığını belirtiyor kitapseverler. Bir de benim naçizane önerim çocukları masalsız uykuya göndermemek ve mümkünse ya kütüphanelere yönlendirmek ya da minik harçlıklarını eğer kitaplara tasarruf ediyorlarsa çaktırmadan yardımcı olmak.
Kitapları koklatın, bu kokunun değerini yıllar yıllar sonra daha derinden anlayacaklarını şimdilik anlayamasalar da bıkmadan usanmadan tekrarlayın. Doğum günlerinde mutlaka ama mutlaka minik bir çocuk kitabı iliştirin kucaklarına… (her memlekete gittiğimde mutlaka çocuk kitapları aldığım dükkana girerim ve koridorda bir iki dakikalık yürüyüşte ciğerime çektiğim o kağıt kırtasiye kokusu beni ortaokul yaşlarıma götürür. Son gittiğimde yıllar evvel çalışmak için gittiğimiz İlçe Kütüphanesine gittim ve yarım saat oturdum. Gözümün önünden ne anılar geçti. Birbirimize bakarak güldüğümüz için atıldığımız günler film karesi gibi geçti duvardan.)
Okuyan aydınlanıyorsa topluma nasıl bir zararı olur ki? Sorgularsa geriye mi götürür dünya gemisini, ileriye maviliklere mi sürer bisikletini? Kimler mi istemiyor okumamızı kimler toplatıp meydanlarda gözdağı verircesine dağlar gibi yığınca kitabı yaktıysa, kimler yasaktır diye kitapları yayınlatmadı ya da toplattıysa, kimler kitap yüzünden insanlara zindanları reva gördüyse, kimler ki evimdeki kitaplar yakılacağına banyoda yakayım da kurtulayım korkuları yaşattıysa, kimler gazete kitap sayfalarının bazı bölümlerinin boş yayınlanmasına neden olduysa, bu sorular uzarda uzar sonu gelmez.
Kitapla kalın, okuyun eğlenin, okuyun gezin, okuyun sorgulayın, okuyun düşünün, yaşamdan tat ancak böyle alınabiliyor.