2 dakika okundu
Yas Günlüğü/Mevlüt Âsar

Evet, ölüm, insan yaşamının kaçınılmaz bir gerçeği...Ancak sevdiklerini kaybetmek, insanların içsel dünyasında büyük acılar ve hüzünler hatta yıkımlar yaratır.

Ölüm, aynı zamanda geride kalanları yaşam, yaşamın anlamı ya da anlamsızlığı üzerine düşündür. Bu bağlamda hem edebiyatın hem de felsefenin önemli bir ilgi alanıdır. Bir çok yazar ve şair yapıtlarında ölümü, ölümün, insanın sosyal, bedensel ve tinsel yaşamına yaptığı etkilerini işlemişler, “ölümsüz” eserler bırakmışlardır.

Ölüm'ü konu edinen şiirler, çarpıcı metaforlar ve sembollerle örülmüştür. Şairler, ölümün yarattığı düşünce, duygu ve etkileri yoğun bir dille anlatarak okuyucunun derin düşünmesini sağlarlar...

Ben ve benim kuşağım, zor, dar zamanları aşmak, ölümlerin, yenilgilerin... acısını azaltmak için daha çok şiire ve onun sağaltıcı, direnci artırıcı gücüne sığınır. Ölüm acısını azaltmak için son bir hafta içinde sığındığım şair ve şiirlerden kimi alıntılar:

 “... ne söylersen söyle bir gün yiteceğiz çam seli halinde kalabalık bir orman alıp götürecek bizi kuytu ölümlere yaşamanın anlamını sorsam da söyleme konuştukça bir gemi açılıyor kıyıdan.”  

Behçet Aysan

“... Bazı çocukların kalbinde yitirdiğim gibi Birçok kere yitirdim denizde kendimi. Gidiyorum aramaya, suyu bilmeden, Beni çürütecek, ışık yüklü ölümleri.” 

Federico Garcia Lorca


Hedefi olmayan yolcularız bizler, Bulutlarız, rüzgârlarda dağılan, Ya da ölümün soluğunda üşüyen çiçekler, Yerimizden kopartılmayı beklemekteyiz.” 

Georg Trakl

“... Ölüm erken gelir kimi zaman, bir yıldırım gibi düşer, alır götürür yaşanacak onca şey varken.” 

Bilgin Adalı

“... Muhabbet kuşumuz öldü Arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak Biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman Acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur Pollyanna” 

Didem Madak

“... Sonra vakit erişir, toprak gülümser sana; upuzun bir ömrün ortasında ne hayata ne ölüme yakışamazsın…” Yılmaz Odabaşı ** “... Can bir şaraptır, insan onun destisi; Beden bir ney gibidir, kan o neyin sesi. Hayyam, bilir misin nedir bu ölümlü varlık: Hayal fenerinde bir ışık pırıltısı...” 

Ömer Hayyam

“...O kadar çok ki ölümüz Ve o kadar çok ki kızıl güneş önünde setler Ve o kadar çok ki çarpık kabuklu başlar Ve o kadar çok ki öpücüklerimizi engelleyenler Ve o kadar çok ki unutmak istediklerim.” 

Pablo Neruda

“...Kişi de, işte, tam olarak, ölümünden sonra geride bırakabileceklerinin toplamıdır. Kişi ölümden sonra geri kalandır. Kişi, ölümün yok edemediğidir. Kişi, ölümden sonra da yaşayandır.” 

Oruç Aruoba


bir kuş kanadıdır

dünyaya düşen gölgemiz

bir gün bakmışsın pır

suya bile vurmayabilir

şavkımız

bir gün batımında

çalınırsa kapımız


parmak izidir

bir yaprakta bizden

geriye kalan

düşer ilk sonbaharda

toprağın kucağına


belki bir çiçekte

belki bir ayrık otunda

tekrar soluklanır

ömrümüz


Mevlüt Asar