Kitapevinin raflarındaki kitaplara göz gezdirirken parmağım bir kitabın üzerinde durdu:YAZ DÜŞLERİ DÜŞ KIŞLARI.
Kitabın ismi ve kapak tasarımı insanı yüreğinden sarıp sarmalıyor. Bence sırf bu bile kitabı okumak için yeterli bir neden. YAZ DÜŞLERİ DÜŞ KIŞLARI Tomris Uyar’ın beşinci öykü kitabı. İlk öykü kitabı olan “İpek ve Bakır”ı 1971 yılında yayınlayan Tomris Uyar, “Yürekte Bukağı” adlı kitabı ile 1980 yılında ve “Yaza Yolculuk” adlı kitabı ile 1987 yılında olmak üzere iki kere Sait Faik Öykü Ödülünü kazanır. İlk kez 1981 yılında Ada yayınları tarafından basılan Yaz düşleri Düş kışlarının en son basımı YKY tarafından Mart 2008’de yapılmış.
Sıcak bir öğle sonrası ya da yağmurlu, ılık bir güz sabahı okuyabileceğiniz bir kitap. Yazar gerçek hayattan seçtiği kahramanlarını bir düş dünyasında gezdiriyor. Düşle gerçek arasındaki ince çizgiyi bir silip bir çizerek okurlarına hınzırca bir oyun oynuyor. Kitapta dokuz tane öykü bulunuyor. Öykülerde mevsimsel geçişler dikkat çekiyor. Kış ortasında başlayıp, yaz bitiminde sona eren kitaba eklenen fotoğraflar da kitaba ayrı bir renk katmış. “KUSKUS” , “OYUN” ve “KUŞLUK RAKISI” adlı öyküleri sevdim. Özellikle “OYUN” kurgusu ve karakterleri ile kalbimi fethetti. Bazı öyküler biçim ve içerik bakımından zorlayıcı, kapalı. Yani okura fazlasıyla iş düşüyor
“RUS RULETİ” bunlardan biri. Tomris Uyar’ın öykülerini incelediğimizde en önemli unsurun kurgu olduğunu görürüz. Zaman, mekân, kişiler kurgunun oluşumuna katkıda bulunurlar. Üslup olarak ise birçok tekniği dener yazar. Karşılıklı konuşma, alıntı, iç monolog, leitmotif, montaj-kolaj gibi.
“KUSKUS”adlı öykü, bir kış gününde geçer. Torununa bakan anneanne rüyasında bir düş görür. Karşı komşusu ziyarete geldiğinde bu düşü komşusu ve torunuyla paylaşır. Gündelik konulardan bahseden konuk, kızının çalışmasını eleştirir. Bu diyalogdan sıkılan yaşlı kadın konuyu değiştirmek ister. Konuğuna dün kendisine yolladığı kuskusu beğenip beğenmediğini sorar. Olumlu cevap alınca sevinir, ancak akşam komşusunun çöp kutusunda kuskusu görünce hayal kırıklığına uğrar. Çünkü yaşlı kadının tek düşü eski günlerindeki gibi herkesi ağırlayıp, yedirip içirmektir.
“OYUN” da Gülsün adlı beş yaşındaki bir kız çocuğu ile Sevgi adındaki bir kadın ressamın birlikte oynadıkları komşuculuk oyununa tanık oluruz. Öykü yaz başı bir günün ikindisinde geçer. Önce kişiler tanıtılır. Ardından Gülsün’ün soruları cevaplanır. Sevgi iki kez boşanmış ve kedileriyle yaşayan bir ressamdır. Gülsün ise evlere temizliğe giden bir gündelikçinin kızıdır. Babası ile annesinin tartışmalarını gören, kendisinin evlenince annesi gibi olmayacağını anlatan Gülsün’ün bu cümlelerinde yazar topluma ayna tutar. Doğru ve yanlışı bir arada verirken hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğu kararını okura bırakır.
“KUŞLUK RAKISI” adlı öyküde Tomris Uyar, gerçek hayattan tanıdığı bir arkadaşını öykü kişisi olarak kurgular. Bu kişi adada birlikte rakı içtikleri komşusu Osman Bey’dir. Ancak Osman’ı öykü kişisi olarak seçerse, kimse onun gerçek hayattan olduğuna inanmayacağını söyler. Yazar bize bir oyun oynar. Öykü yazın son günlerinde geçer.
-Doğru söyle, benim balıkları sevdin mi? dedi Osman, onlar gittikten sonra. Biliyordum seveceğini, inanacağını. Beni yazsana sen. Benden iyi roman kahramanı mı bulacaksın?
-Yazsam seni, kimse inanmaz.
Küçük insanların sıradan hayatlarını anlatan bu kitabı severek okuyacağınızı umuyorum.