Barbie sadece bir bebek. Plastik, cansız bir çocuk oyuncağı.
Geçmişten gelen pembeler içinde karanlık bir nesne.
Kusursuz kucağında duygular, anılar, manâlar var.
Pembeler dünyasında yolumu kaybedişimin öyküsü var. Kimbilir başka kimlerin daha ne Barbie öyküsü var.
Yeni filmi henüz izlemedim ama bu itiraf, belki aramızdaki buzları eritir.
Tabii ki Barbie sevdiğim falan yok, stereotipler falan, koskoca feministim, ne işim olur Barbie ile. Fakat çocukken öyle değildi. Barbie’leri olan şanslı kızlardandım, daha da şanslıydım hatta, benden beş yaş büyük bir teyzem vardı ve ailedeki tüm kadınlar gibi harika dikiş dikebiliyordu. Muhteşem kıyafetleri olan Barbie hikayelerimizle çok eğleniyorduk. Evcilik biliyorduk, nereden bileceğiz başka türlüsünü.
Oynadık da oynadık.
“Buna koca lazım!”
Nereden estiyse Ken bebeklerden haberdar olmuştum. Herkesin neden kahkaha attığını hiç bilmiyordum. Yine de akşam bir kart yazıp Barbie’nin kucağına koydum. “Ken istiyorum.” yazıyordu. Hala gülüyorlardı. Bu kahkahalar başka konu. Bana bir Ken alındı, oyunlarımız şenlendi. Yeni kıyafetler dikildi, yataklar hazırlandı. Oyunlar oynandı.
Ken'le oyunlarımız tamamlandı, teyzemle ona da türlü kıyafetler giydirip, sayısız hikayeler yarattık.
Barbi (bundan sonra altı yaşındaki Deniz devam etsin), bizim barbimizdi işte. Öyle “The Barbie” kültürü falan yoktu. Evlerimizde oynadığımız oyunlardan ibaretti. Okulda anlattığımız hikâyelerdi.
Üsküdar’daki oyuncakçının vitrininde gördüğüm ilk barbi evini hatırlıyorum.
Gerçekten camı dramatik bir şekilde yumruklayarak “onu istiyorum” diye ağladım mı bilmiyorum. Ağladığımı hatırlıyorum. Annemin parası vardı, onu da biliyordum ama almıyordu işte. Tek gerekçesi de “Barbi istedin aldık, Ken istedin aldık, o kadar da değil. Öyle her istediğin öyle her zaman olmaz”lardı.
Yıkım. Küçük çocuk yıkımı.
Hatıralarımda Barbie burada sona eriyor. Yetişkin Deniz kadraja girer. Kalanlara ne oldu bilmiyorum. Barbie bitmişti.
Sırf oyun oynamak için, hayâl etmek için, canım öyle istiyor diye, her istediğimin olamayacağına inanmak zorundaydım. Uzunca bir süre öyle yaptım.