Başkanlığa adaylığını koyduğundan beri canı burnundaydı. Nasıl bir eşeklik etmişti de adaylığını koymuştu. Bilseydi, koyar mıydı adaylığını? Vazgeçse bir türlü, vazgeçmese bir türlü…
Aslında aday falan olmayı düşünmüyordu başta. Arkadaşlarının ısrarı ile dolduruşa geldi biraz. Rakibini pek sevmezlerdi. Onun hakkından ancak sen gelirsin demişlerdi. İstediği, yalnızca adil bir seçim olmasaydı. Ancak rakibinde bin bir dümen. Kimini korkutarak, kimini rüşvet vererek kendi tarafına çekmeye çalışıyordu. Yalanın bini bir para. Kimi günler yatarken düşünüyordu da acaba, o da mı aynı yollara başvurmalıydı. Sonra, böyle şeyleri düşündüğü için kendinden utanıyordu. Oysa, onu niye aday göstermişlerdi? Dürüst ve adaletli olduğu için. Onun gibi davranırsa ne farkı kalırdı ki. Bunları düşüne düşüne sabaha kadar uyuyamadığı günler olmuştu Ali’nin.
Veli, başkanlığı alabilmek her şey yapabilirdi. İnsanları kandırmakta, rüşvet, hediye, göz boyamakta üstüne yoktu. Rakibini o kadar iyi tanıyordu ki dürüstlükten asla taviz vermeyen, yardımsever, güler yüzlü, herkes tarafından bu meziyetlerinden dolayı sevilen biri. Bir kere onu tuzağa düşürüp, seçmenlerinin gözünden de düşürmesi gerekiyordu. İnanırlar mı? En azından çamur at iz bıraksın. Hafızalarında soru işareti kalan kişilerin, kararsızların oyu ona gelecekti. Ya da ona da gitmeyecekti. Bunun için planlar yapıyordu.
Can alıcı bir slogan bulmalıydı. İnsanlara daha sempatik davranmalıydı. Seçmenleri ondan ne bekliyordu? Beklentilerini gerçekleştirmesi de gerekmezdi. Sadece seçime kadar inansınlar yeter. Başkan olduktan sonra bakacaktı duruma. Bu taktiği de, eski bir milletvekili olan babasından öğrenmişti. “Bu halk balık hafızalıdır. Yoksa vaat ettiklerini, defalarca yapmayan benim partimi, her seferinde iktidara getirir miydi? Onun için at atabildiğin kadar. Bir süre sonra unuturlar.” demişti. Babasından bu gazı alan Veli, ufak büyük demeden attıkça atıyor. Attıkça atıyordu.
Ali’nin sloganı “Özgür Seçim, Adil Seçim” Veli’nin ki ise “Dürüstlük Kazansın”dı. Oysa bu sloganla uzaktan yakından ilgisi yoktu. Seçmenlerin buna inandığını düşünüyordu. Yarısından bir fazlası inansın yeterdi. Yardımcılarına anket yaptırıyordu. Onların taleplerini öğrenip, gerektiğinde rota değişikliği yapacaktı. Veli, Ali’nin sevildiğini bildiği için kendisinin dışlandığını ortaya atıp mağduru oynayacaktı. Çünkü seçmenler duygusal davranıp, onu koruma altına alacaklardı. Yine hinlik düşünen Veli, rakibinin ayağını kaydırmak için nasıl çamur atacağını düşünürken annesi kapıya vurdu. “Veliii, daha dersini bitiremedin mi? Haydi yemeğin soğudu.“ dediğinde tüm düşünceleri dağılıverdi. Neyse ki babası vardı. Ona iyi taktikler vereceğinden şüphesi yoktu.
Sofrada Veli, “Baba seçimlere gidiyoruz. Benim harçlığım hep aynı duruyor. Seçmenlere çikolata almalıyım. Hadi pamuk eller cebe.“ derken hınzırca güldü. Babası, “Bak hele keretaya, aynı babasına çekmiş.” diyerek cebinden 100 tl çıkartıp onun cebine sokuşturdu. Bir yandan da “Seçmenlerin bunla idare etsin gayri.” diyerek karısına dönüp “Hanım hanım bu oğlan büyüyünce, bütün siyasetçilerin papucunu dama atacak.” dedi ve önündeki tabaktan koca bir lokmayı ağzına attı. Ağzındaki yemeği çiğnerken konuştuğu zor anlaşılıyordu. “Oğlan kafasını olur anlamında sallarken içinden “Sen görürsün, büyüyünce seni soyup soğana çevireceğim. Harçlık verirken her seferinde canıma okuyorsun.” diye düşünürken cebini eliyle yokladı. Sınıftaki çocuklara rüşvet verecekti. Ali’nin ayağını kaydırmak için daha çok malzeme gerekliydi. Ona çamur atacak ama malzeme bulamıyordu. Kendi yaptığını onun üstüne atsa çok iyi olurdu. Harika olurdu. Çikolata rüşveti verdiklerine bunları Ali den aldıklarını söyletebilirdi. Paranın satın alamayacağı hiçbir şey yoktu.
Ertesi gün, Veli planladığı gibi çikolata verdiği çocuklara “Sene sonuna kadar benden her gün bir çikolata almak istiyorsanız, Ali’nin size rüşvet olarak çikolata verdiğini, herkese söyleyeceksiniz.” dedi. Herkes çikolata sevdasına söylenenleri kabul etti. Bu dedi kodu, en sonunda öğretmenin kulağına gitti. Öğretmen Ali’yi çok iyi tanıyordu. Böyle bir şeyi yapacak biri değildi. Bunun doğruluğuna inanmıyordu da peki, bu çocukların yarıdan fazlası bunu niye söylüyordu?
Öğretmen, Ali ile gizlice konuşarak adaylıktan çekilmesini bu oyunu ortaya çıkartmak için birlikte hareket etmeleri gerektiğini söyledi. Veli’nin teneffüslerde, arkadaşlarını toplayarak kantine gittiğini gören öğretmen gizlice takip ettiğinde tam da düşündüğü gibi, çikolata rüşvetini Veli’nin verdiğini tespit etti. Sınıfta bir konuşma yapmaya karar verdi. Ders zili çaldığında herkes sınıftaydı.
Öğretmen, “Bu gün sizinle sınıf başkanlığı konusunu konuşacağım. Son günlerde hiçte hoş olmayan durumları gözlemledim. Arkadaşlarınızın bazıları bir yanlışa düşmüş ve bu yanlışlarını sonsuza kadar sürdürecekleri yanılgısı içindeler. Kimlerin yalan söylediğinin farkındayım ve tespit ettim. Herkes kendini biliyor. Ancak bunu sınıf önünde açıklamayacağım. Onlarla ayrıca konuşacağım. Böyle durumların tekrar etmesi halinde, bu arkadaşlarınıza ceza vermek zorunda kalabilirim. Sizler, daha hayatın başındasınız. Şunu iyi bilin ki yalanla, iftirayla hiçbir yere varamazsınız. Önünde sonunda doğrular ortaya çıkar. Bunu unutmayın.“ diyerek seçim sandığını ortaya koydu. Gizli oy kullanılması için sınıfın bir köşesine de paravan yapmıştı. Öğretmen söylediklerinin onların üzerinde tesir bırakacağını düşünerek, oy kullanma işlemini başlattı.