Yaşamı aramaktan söz ediyordu yazar. Kalemini yeni gezegenlere adamış astrofizikçi, bilimkurgu yazarını bu derece sevebileceğini hiç düşünmemişti kitabı eline almadan önce. Zihninin gökyüzüne, yıldızların bu devasa döngüdeki yerine yabancılığını yadırgıyordu artık.
"Dünya güneşten uzaklaşırsa kartopu dünya adı verilen soğuma gerçekleşir. Yaklaşırsa sera gazı etkisi olur." Güneşten doğru uzaklıkta olduğumuzdan biz gezegenliler (Dünya ve öte gezegenler için çoktan yeni yurttaşlık yasası çıkarılmıştı büyük gezegen konseyi tarafından) karbon döngüsünde gezegenin bir cezaevine dönüştüğünü fark ettikçe kırmızı cüce yıldızlara merak salmıştık çoktan. Bir milyon ışık yılı uzakta, hız saniyede on bin kilometre, on bin yıl sonra (dünya zaman algımız değişiyordu giderek, her şey uzay zamana göre programlanmıştı) öte gezegende yeterli su kaynaklarına ulaşabilecekti ilk yolcular.
Kitabı masaya bıraktığında pencereden giren ışığın kör edercesine bir aydınlığı odaya dayattığını fark etti. Uzay yolculuklarına kadar ısınmanın kitlesel ölümlere yol açabileceğini söylüyor televizyondaki muhabir.
Kayalık gezegenler farklı bir güneşin yörüngesinde dönüyor. Güneş sistemi araştırmaları yörüngemizden çıkıp genişleyen evrenin peşi sıra ilerlememizi söylüyor. Bilim insanı yazarın cümleleri gezindi odada. 47 derece bugün. Son on yılın en sıcak günleri.
"Küçük öte gezegenleri doğru dalga boyunda gözlemlerseniz parlak kızıl ötesi ışınlar ısıyı keşfedecektir.
Teleskop yıldızlardan gelen ışığı ayrıştırdığında 70 bin yıl sonra varacakları yıldızlar görünür hâle geldi. Potansiyel itki çözümlerini doğru saptarsak birkaç on yıl içinde yaşanabilir öte gezegene yerleşecek ilk koloniciler."
Vantilatörün pervanesinden gelen cılız esintiye yaklaştığında göğün masmavi, bulutsuz ve bol ışıklı manzarasına ancak güneş gözlüğüyle bakabildi. Buzdolabından çıkardığı soğuk su şişesini bir dikişte bitirmişti. Suyu hoyratça tüketmemeli. Kaynaklar tükeniyor.
Öte gezegende yeterli su kaynaklarına ulaşmak mümkünmüş. Elektronik itkiyle o gök ismine birkaç on bin yılda ulaştığımızda gezegende su tamamen tükenecek. Bu dünya kuruyacak özetle.
Bir zemberek boşaldı, güneşin ışığını kontrol edemediğimi itiraf ediyor televizyonda gezegen birliği başkanı. Fosil yakıtlar tükeneli bir yüzyıl geçti, nükleer savaşın ardından iki milyon kişinin öldüğü bilgisi bellek kartlarımıza beş yıl önce yerleştirildi. "Nükleer" sözcüğü bir süredir yasak tüm gezegende. Benim zihnimde canavarlık öykülerimiz geziniyor sürekli.
"Ben de bir tür canavar sayılırım. Mantığın ötesindeki gezegen bataklığında dolaşan ihtişamlı bir canavar olarak her gün 40-50 derece sıcakta nefes almaya çalışıyorum."
Uyum sağlamak konusunda ustayız.
Bir düşün içindeyim şimdi.
Saniyede 51 bin kilometre hızla giden gemi, ön iticilerin çalışmasıyla öte gezegene yaklaşıyor. Kurtulan, ya da kurtulabilecek yüz bin insandan biri seçilmiş olmanın gururuyla Güneş Sistemi Mahallesi'nde öte gezegene yaklaştık. Minerva, dünyaya benzetmemeli orayı da. Seçilen tohumlar özenle korunuyor gemide, çiftçiliği yeniden öğreneceğiz, kolonilerimiz yeni gezegende aynı hataları yapmayacak.
Belki daha barışçı toplumlar olacağız. Savaşana kadar barışı dayatacağız topluluklara.
Bulutlar toplantı gökte. Yarın yağmur yağacak. Asit yağmurlarından korunmamızı salık veriyor bilim insanları. Suyu ayrıştırabilirlerse içilebileceğini söylüyor ekrandaki ses.