Acaba en son ne zaman göğsümde baskı hissetmeden, rahat bir nefes alabildim? Hatırlamıyorum. İçerisi çok karanlık ama eskisi gibi bataklık yok.
Pelte gibiyim. En çok da iç organlarım. Özellikle kalbim, çünkü bütün ağırlığı göğsümde hissediyorum. Biraz da karnımda ama kasıklarım iyi durumda. Kollarım da hareket etmekte zorlanıyor. Bir çuvalın mı yoksa bir tabutun içinde miyim anlayamıyorum. Sanki çuval gibi; çünkü bedenim altüst olmuş, yamulmuş durumda. Hareket etmekte zorlanıyorum. Şu an en çok ihtiyacım olan şey yazabilmek. Keşke imkânım varken yazsaydım her şeyi. Çok pişmanım. Yoksa çarşaf mı bu? Çuval değil de çarşafın içinde miyim ben? Bunu sorgulamak için doğru zaman mı bu bilmiyorum. Acaba en son ne zaman göğsümde baskı hissetmeden, rahat bir nefes alabildim?
Hatırlamıyorum. İçerisi çok karanlık ama eskisi gibi bataklık yok. Daha kolay artık çıkabilmek içeriden dışarıya benim için. İçeride olduğumda zihnim de, duygu durumum da stabil, sıkışık, ağır. Böyle durumlarda koşmayı hayâl ediyorum nedense. Ha, bir de güvendiğim birine sarılmayı... İlginç, nereden aklıma geliyorsa? Ayrıca güneş ve rüzgâr ikilisinin tenimde uyandırdığı tahrik edici dokunuşları hayâl ediyorum. Hayır, hayır, bu kesin bir çarşaf. Tenimde yumuşacık bir his uyandırıyor, içinde sıkışmış olsam da. İyi de kimin çarşafı bu?
Benim çarşaflarım yumuşak değil ki, birde mis gibi kokuyor; yok, yok, benim olamaz, çünkü ben bir türlü güzel kokmasını sağlayamıyorum yıkarken çarşaflarımı. Kimin acaba? Nasıl oldu da buraya girebildim ben, genelde kendime ait yerlerin içerisine girerim. Şu an kimin içerisine girdim ki? Burası biraz tekinsiz gelmeye başladı bana. Ah gene geldi baş belası. Bak gene sinirleniyorum. Bu tedirginlik beni sinirlendiriyor; peşi peşine geliyorlar. Hoşlanmıyorum, iki duyguyu aynı anda hissetmekten hoşlanmıyorum. Burası tanıdık değil. Neredeyim ben? Kimin çarşafı bu? Of, çarşaf mı? Çuval mı? Tabut mu? Artık her neyse. Tanrım, bu ses! Biliyorum bu sesi, bu benim anneannemden kalma buzdolabımın sesi. Oh! Çok şükür tanıdık bir ses… Bu sesi ben çok duymam aslında alışkın olduğumdan ötürü ama bu ses eve gelen misafirleri rahatsız ediyor. Bu sesi duyunca kendimi bu derece iyi hissedeceğimi hiç tahmin etmezdim. Of, kimin içine girdim ben? Yoksa kendi içerim mi değişti? Uzun zamandır çok girmiyordum içeriye, ama belli ki burası benim yeni içerim. Evet, hatırladım, hatırladım, bu benim en sevdiğim kırmızı çarşafım; evet bu yumuşaktı ama bu güzel kokunun nereden geldiğini bilemiyorum yine de.
Oh! Biraz hafifledim sanki. Eskisi kadar karanlık ve korkutucu değil sanırım artık. Şu iki büklüm olma halim de ortadan kalkar biraz ferahlarsa içerisi, keyifli bile olabilir arada girip çıkmak. Yoksa annemden aldığım deterjanla mı yıkadım bu çarşafı. Annemin çarşafları mis gibi kokar çünkü. Bence bu çarşaf benim. Başka kimin olabilir ki? Ama biraz sıkışık, daralıyorum, nefes almakta güçlük çekiyorum. Geçecek geçecek biliyorum, çünkü içerinin eski halini de biliyorum. Korkunçtu, eskiden içeriye girince kaybolurdum, her yer karanlıktı ve bataklıktı. Hareket ettiğim an batacağım korkusundan dolayı, çıkmak için mücadele bile edemezdim. Nereden geldi şimdi aklıma, ilkokulda Mezdeke açıp benim dans etmemi isteyen ilkokul öğretmenim Ömer İlhan. Çok güzel dans ediyormuşum öyle diyordu; sonra bütün hocaları topluyordu bizim sınıfa yerli malı haftasında, dans etmemi isterdi. Tabii ki, benim de çok hoşuma giderdi bu. Eee, kimin kardeşiydim, her gün evde teybe Mezdeke grubunun kasetini koyup dans eden bir ablayla büyümüştüm nihayetinde. Allah’ım ne saçmalıyorum ben iki büklüm sıkışmış haldeyken.
Aklıma gelenlere bak! Ablam ne yapıyor acaba? İyi mi? İyidir o. İçimden bir şeyler çıkacakmış gibi hissediyorum. Boğazımı zorluyor. İşin ilginç yanı kötü hissetmiyorum, hatta iyi bile hissettiriyor bu duygu. Çıkınca rahatlayacağım sanki. İçimdekini çıkarınca ben de çıkabileceğim dışarıya sanki. Tamam sakinim. Sakin ol! Yavaş nefes al, yavaş yavaş aldığın nefesi ver. Güzel çarşaf! Yumuşak çarşaf! Mis gibi kokan çarşaf. Genişleyeceksin biliyorum. Sakinim. İyiyim. Nefesim kontrollü. Kalp çarpıntım azaldı. Sanırım biraz uyumam gerekiyor. Göz kapaklarım ağırlaştı, direnmiyorum. Nefes alabilmek çok güzel. Aaa, annem! Annem de burada… Oh çok şükür!
Aaa, ablamla teyzem de buradaymış. Teyzemin ne işi var ki burada. Ama yaa dayanamıyorum artık göz kapaklarımı bıraktım rüzgâra. Kalbim sakinledi. Nefes alışverişim iyi. Bir de zihnimi durdurabilirsem… Kimin çarşafıydı bu? Annemin miydi? Ablamın mıydı? Teyzemin miydi? Ananemin miydi? Kimindi? Bulmuş muydum? Babam nerede acaba? Annem, babam nerede? Acaba hâlen içeride miyim? Yoksa çıkabildim mi dışarıya? Her şey durdu… Zaman durdu... Sesler durdu... Işık durdu… Kocaman bir boşlukta salınıyor her şey…
Çarşaf mıydı? Çuval mıydı? Tabut muydu? Benim miydi? Başkasının mıydı? İçeride miyim? Dışarıda mıyım? Sıkışık mı? Annemmm mi? Ablam mı? Teyzem mi? Ananem mi? Babamın nerede olduğunu öğrenebilmiş miydim?