1 dakika okundu
Elzem/Fatma ALTUN

-Üzereydi ki…

-Ne üzereydi, anlamadım anneanne?

-Düşmek üzereydi. Alabildiğine yeşil bir ovada koştu, koştu ve koştu. Sonra yer bitti, gök başladı. Yol bitti, bir uçurum karşıladı onu. Aşağısı görünmüyordu. Uçurumun dibini boylamak istemiyordu. Durdu, ardına baktı korkuyla. Geliyorlardı. Kaçacak hiçbir yeri kalmamıştı. Bu sefer kesin yakalayacaklardı onu. Durdu ama düşünecek vakti de yoktu. Kaçmalıydı… “Uçmalıyım” dedi.

-Nasıl olur, insanlar uçamaz ki anneanne.

-Dur dinle, öyle değil. Tabii ki de uçabilirler. İnsanlar rüyalarında dilediği her şeyi yapabilir küçük kızım, sabırlı ol, anlatıyorum.

-Tamam. 

-Bir kez daha döndü arkasına baktı ve kararını verdi. Derin bir nefes aldı, sonra da göğe bıraktı kendini. İstediği iki şey vardı. Dur dur, aslında üç şey… Biri peşindeki ejderhalardan kurtulmak, ikincisi uçuruma düşmemekti. Üçüncüsünü ise tam da o an yapıyordu işte, uçuyordu. O kadar uzun zamandır bunu yapabilmenin hayalini kurmuştu ki başarabileceği hiç aklına gelmemişti.

-Ama insanlar uçamaz...!

-Uçabilirler küçük kızım, uçabiliriz. İnsanlar uçabilir, kuşlar yüzebilir, balıklar da bizler gibi yürüyebilir. Bütün canlılar özgür olduklarında, dilediği her şeyi yapabilirler benim güzel kızım. İnanmıyor musun bana? Kanıtlayabilirim. Şimdi yum gözünü ve uyu bakalım, çok geç oldu. Rüyana geldiğimde konuşuruz, nasıl olduğunu anlatırım sana. Ama şimdi uyku zamanı, yarın okul var. Erkenden uyanmamız ve okula gitmemiz lazım. Hayallerimizi gerçekleştirebilmemiz için öğrenmek, bilmek lazım. Bizim de işe gidip çalışmamız lazım kızım. Sonra ne istiyorsak onu yapabiliriz.

Küçük kız hemen yumdu gözlerini. Az önce kocaman açtığı gözleriyle soru soran o değilmiş gibi dalıvermişti hemencecik uykuya. “Rüya görme umuduyla rüyaya dalmak… Küçüğüm benim” diyerek alnından öptü torununun ve kalktı yanına uzandığı yataktan. Bu kadar hızlı uyuduğuna hayret ederek küçüğün üzerini örttü sıkıca ve sevgiyle gülümsedi ona. Işığı söndürüp odadan çıktı ama kapısını aralık bıraktı. Koridorda kızıyla rastlaştığında yüzündeki gülümseme dağılıverdi birden. Neden ağlıyorsun, gitti mi? diye sordu. “Evet gitti, özgürüm artık” dedi kızı. “Özgür müsün? Git uyu kızım. İnsanlar sadece rüyalarında özgür olurlar. Uyanık olduğumuzdaysa sadece özgür olmanın hayalini kurarız diyerek, kızının sırtını sıvazladı ve onu sevgiyle odasına uğurladı. Bütün ışıkları söndürüp pencerenin önündeki koltuğuna oturdu. Sehpada duran kitabı alıp kucağına bıraktı. Gözlüğüne bakındı. Boynunda asılı olan gözlüğü fark ettiğinde kafasına yönelttiği elini indirdi. Camdan dışarıyı kontrol etti. Sokak lambasının altındaki karartıyı gördü. İç çekerek “çok geç artık” dedi. O sırada sehpada duran telefonun ışığı yanıp yanıp sönmeye başladı.

-Alo?

-Alo, iyi geceler oğlum. Gitmedin mi sen daha? Git. Gitmelisin. Zamanı geldi, bitirmelisiniz. Dünyayı birbirinize zindan etmenin bir gereği yok. İkinize de iyi gelmiyor artık bu beraberlik. Bırakmayı da bilmek lazım. Hayatı kendinize hapishane etmişiniz, bırakın artık birbirinizi. Ayrı ayrı da yaşanabilir bu hayat. Zaten hapsedilmişiz bu hayata, bir de prangaya ne gerek oğlum… Aslında yaşamak, ölüm zamanı gelene kadar gün doldurduğumuz bir hapishane değil mi sizce de. Ve bizler de o hapisteki mahkumlarız işte. Bir de sizin yaptığınız gibi, bütün bunları birbirimize yaşatıp, hücre hapsi almışçasına kahrolmanın ne alemi var oğlum? Hadi git. Şimdi sen havalandırmaya çıktın say kendini. Yürü biraz, nefes al. 

Nilüfer de nefes alsın ama kendi bahçesinde. Çiçeklerini sulasın, çocuğuyla oyunlar oynasın. Kendi bahçelerinizde geçirdiğiniz zamanlarınızın kıymetini anlamaya çalışın biraz. Uzatabildiğiniz kadar da uzatın bu zamanı. Buna yaşamak deniyor işte oğlum. Yapmak istediklerini değil de zorunda olduklarına odaklanarak, önceliklerinin farkına vararak yaşamak. (Ne kadar yaşamak sayılacaksa tabi…) Bir kızınız var ve onun için yapmalısınız bunu. Özgür olduğunuzu hayâl etmeyi bırakın ve ona göre yaşayın. Bir gün zamanı geldiğinde gerçekten özgür kalacağımız o an gelinceye kadar, sevgiyle yaşamalıyız oğlum. Sevginizi yitirmeyin siz çocuğum. Hadi git şimdi. Sevgi özgürlükten çok daha elzem; sevginize sahip çıkın, büyütün, çoğaltın onu. Tüketmeyin birbirinizi. Tüketmeyin sevginizi. Hadi git.

-Peki anne… Kızım kızına, kızın sana, sen de tanrıya emanet olunuz.