sen bir kurdun yalnızlığı
gibi kurdun yalnızlığı...
harfler ki, dağbaşlarıdır;
sözler, bulutların ördüğü hâle…
H.Yavuz
Gözleri uykusuzluktan kan çanağına dönmüştü. İştahım yok Ahmet Abi, parayı hesaba mı yatırdın? Çok abartma bu meredi. Bak bir deri bir kemik kaldın sonunda, diye tersledi Ahmet oğlanı. Kara kuru bir oğlandı zaten. İçi katran karası olmuş; yankesicilik, torbacılıkta mahir oğlanı bu vukuattan sonra böyle ayazda beklemek çıldırtacaktı bir an. Yine yoksunluk krizleri peyda oldu. Sana sat dedik, müptezel ol demedik ulan, diye payladı Ahmet telefonda. Telefondaki boğultulu ses, bunları burada konuşmayalım; ben her şeyi ayarlayacağım, diye sakinleştirdi oğlanı. Ses cızırtılı ve kesik kesikti. Kaçarken gören oldu mu sizi, yüzün görünmüyordu maskeden dolayı demek.Tedbiri elden bırakmamalı yine de. Sen otelde dinlen bu gece. Ben malı ayarlarım, altın vuruş yapma otel odasında da cavlağı çekme sakın! Neyse uyumaya bak sen! Arayacağım seni! Onlar her şeyi düşündü. İçini rahat tut hele!
Gözleri kapanıverdi bir süre sonra. Üç gündür uyuyamıyordu zaten. Sigara dumanı öksürttü yine. Köhür köhür, aralıksız.
Kapalı bir sonsuzluk içinde akarsunun kıyıcığına ulaştı sonunda. Orman bir labirent gibi uzanıyordu. Sürü uzakta. İzini kaybettirdi muhakkak. Leşin üstünde tepinen bir iki sırtlan ürkerek kaçtı gri kurdun yakınlarından. Toynaklarıyla leşi yokladı hayvanlar kaçışınca. Sürüden çok uzakta şimdi. Reddedilen açlıktan ölmeyi kabullenir. Büyük heybetli katilin ilk avı değildi bu ceylan. Yavruyu kanlı ve keskin dişleriyle öldürdüğünde uzaktaki sürünün ormanda bir gölge gibi beklediğini düşündü. Sonsuz mavilikte tek tük evlerden yükselen dumanları izledi. Ötelerde bir savaş oldu. İnsanlar arasında. Cesetleri bıraktılar savaş meydanında. Leş yiyicilere kaldı ölü askerler. Ormanın yakınlarından geçen muzaffer ordunun yorgun yürüyüşünden ürktü bunları düşünürken.
Sürünün başındaki Çi, onun liderliğini kabullenmemişti başından beri. Kilometrelerce bir gölge gibi onu izledi sürüyle sabahtan bu yana. Kokular, tüm ölülerin kokuları yayıldı ovaya. Karartılar içinde orman bu saatlerde. Çalıların arasında gözler gezindi. Kayın, kızıl çam boyunca zavallı ceylan sürüsü de av olmuştu sonunda. Tek bir lokma girmedi midesine günlerdir. Sürüden kovulduğundan beri açlıkla imtihanı sürüyordu sanki. Tek başına ceylan yavrusunu yakaladığında sürüdekiler ondan önce davranıp paramparça etmişti hayvanı. Öldüreceklerdi kaçmasaydı. Uzaktan bekledi bir süre. Hayvanın leşine de o iki sırtlan dadandı sonunda. İlendi bu duruma.
İnsanlardan korkmalısın demişti annesi henüz yavruyken. Onlar öldürmeyi zevk aldıkları bir oyuna çevirdiler. Daha on günlüktü o zamanlar, ormanın bir oyun bahçesi olduğu yanılsaması içindeki yenidoğan bir korkaktı hatta. Kör ve sağır yenidoğan hâliyle alay ederdi annesi. Havalar soğuyunca açılan gözleri av etlerini parçalamayı öğrenmişti keskin dişleriyle. Sürü kabul etmiyor onu. Liderini tanımayan ölümle yazgılanır. Gece boyunca uludu sürüdekiler. Çalılıkların arasında ürkerek dinledi sesleri. Askerler gürültüyle ilerliyor ormanın kıyısı boyunca. Ateşler sönmüş çoktan. Ova dumanla kaplı. Ortalık mahşer günü. Ağaçların tepeleri arasından ormanı ve çalılığın üzerine donuk bir ışık vurdu. Ay patikanın üzerine beyaz lekeler hâlinde serpildi o sırada. Atların kişnemesini işitti. Ürktüler ulumalardan. Mısır tarlalarının arkasındaki düzlükte toplanmış kalabalık ateşler yaktı gece. Tırıs giden hayvanları ormanın kuytusunda izledi bir süre. Gece boyunca ulumaları onlar da işitmiş olmalı. Şaha kalkan atların uluyan sürüden ürktükleri besbelliydi gece. Ateşler yaktı ölülerin yanında muzaffer askerlerin birçoğu. Zafer narâları yükseldi ovada gece vakti.
Birazdan dörtnala gidecek atlılar. Geceleri tekin olmaz bu orman ,demişti kumandan. Ormanda beklemek yerine ovada dinlenmeli. Şarkılar, çakırkeyf askerlerin uğultuları ormanın derinliklerine ulaşırken bir köşede sinmiş bekledi o da. Piyadeler arkada, süvariler önde dağın yamacından ilerliyorlar. Akarsunun gözünde bekleyen yavru ceylanı düşündü yeniden. Sürüden kopan ölmeye mahkûm. Bir güvercin ürkekliğiyle bakıyordu çevresine. Hayvana saldırırken bir başına kaldığını düşündü, sürüden kovulanın sonu… Nasıl da ağzından kaptılar ceylanı kuytuda bekleyen kurtlar. Çevikti hamlelerine direnme olacağı yoktu zaten. Zar zor uzaklaşabildi yanlarından. Onların avı olmak da olası. Kahramanlık şarkıları söylüyor askerler. Ovadaki ölülerin uğultusunu işitti bir an. Ölülerin sessiz çığlıkları bunlar diye geçirdi içinden. Ovadaki ölüleri leşçilere terk eden askerler tebaalarına boyun eğdirmiş olmanın mağrurluğuyla coşkuyla söylüyor şarkıyı. Esirler zincirlere bağlı sürüklenerek götürülüyor atların peşi sıra. İte kaka ilerliyor her biri. Oklar, mızraklar, kargılar arasında pusatlı askerler dizili esirlerin yanında. Kurumuş kuyulara atılan ölüler kokmaya başladı çoktan. Akbabalar boşuna gezinmiyor ovada zaten.
Halkımızın kanının katliamı, yıkımı orada;
Ovalar ve orman titrer, ürperir; korku uyandırır sessiz bataklığı.
Ölü askerlerin kan kokusu yayıldı ova boyunca, çıt çıkarmadan yaklaşmalı cesetlere. Mısır koçanlarının arasında yalpalayarak yürüdü, adımları kesif barut kokularına karışan kanlı gövdelere doğru ağır ağır yöneldi ormandan çıktığından beri. Saatler geçmişti sanki. Güneş belli belirsiz varlığını hissettirdi bir an. Açlıktan gözü kararmış hâlde ölü etine doğru istemsiz bir hızla koşmaya çalıştı. Toynaklarını hissetmedi bir an. Toprağa yığılıp kalacaktı güçsüzlükten. Leşçilerden kalanlar açlığını bastıracaktı belki. Ovanın ıssızlığı tekinsiz geldi o sırada. Öldürmeyi öğretti sürü, bir başına şimdi. Kıyımsa birlikte olurdu, bir başına değil. Yine de tekliğine bir şekilde alıştığını fark etti. Sürünün lideri Titi’nin buyruğuydu bir başınalığı. Sessizce onaylamıştı o da kararı. Bir kurt yalnızlığı karların arasında gezindi gölgesiyle birlikte. Duman çoktan dağılmış gökte. Masmavi, buz mavisi, kuyularda ölü askerlerin taze et kokusu. Tepesinde dönüp dolaşan akbabalar. İki sırtlan da onu görünce leşlerinden uzaklaşmadı an, belli ki maskara olmuştu tek başına kalınca tüm hayvanlara. Dişleriyle ölünün parçalanmış gövdesini kavradı zorlukla, güçsüz ve çelimsizdi bir süredir açlıktan; sırtlanlar hırladı leşlerine dadandığı için. Yine de bir süre sonta ürktüler ondan bütün çelimsiz ve zavallı hâline rağmen. Sancaktaki kurt resmine takıldı gözü. Muzaffer ordunun kıyımı sırasında kan gövdeye dönmüş ova, sürüdeki kurtların peşinde olduğunu anladı o sırada. Onlar da cesetlerin kokusunu almıştı çoktan. Mısır tarlasının arasında gölgeleri gezindi bir an. Çi'nin belalı sürüsünü avı olma korkusu büyüdü içinde.
.....
Kan ter içinde uyandı. Yastık ter içinde kalmış. Ağır nem kokusuna alışmıştı odaya girdiğinden beri. Bir an önce saklan demişti Ahmet abisi. Bu ucuz oteli de nereden bulmuştu ona. Seni yurtdışına kaçıracak iki arkadaş. Pasaportlar tamam. Hainin hesabını sordun değil mi? Kafasına bir kurşun.., diye yanıtlamıştı Ahmet’i. Bir kurt yalnızlığı kapladı içini, rüyasına giren heybetli kurtların arasındaki o zavallı, cılız hayvana benzetti aynadaki yüzünü. İtişme sırasında yüzünü çizmişti herifçioğlu. Falçatasıyla geziyormuş it demek ki. Sürüden ayrılan hain kurda benzetti öldürdüğü herifi. Ahmet abiden eğer silahı ortadan kaldırmazsa alabandayı yiyecekti belli ki. Yakalanırsan bizi tanımıyorsun. İçerde bakar, kollarız seni. Hafif bir ceza alır çıkarsın iyi hâl falan bahanesiyle , demişti Ahmet abisi. İncecik kemikli yüzünü çaresizce izledi. Cigaradan bir nefes daha çekti. Aklına gece gördüğü düş geldi yeniden. Aynada ovadaki kurdun sürüdekiler tarafından acımasızca saldırıya uğradığı an canlanıverdi. Alengirli işler çeviriyordu yine Ahmet abi anlaşılan. Seni erkenden boşa mı açık cezaevine çıkardık sanıyorsun, tepedekilerin de bilgisi var. Ama yakalanırsan tek laf etme sakın. Çekmecedeki tabancayı sildi kirli bezle. Silah bulunsa bile parmak izini çıkaramazdı polisler. Televizyon ekranında öldürülen adamdan söz ediyordu sunucu o sırada. Çanak yalayıcısı Ekrem, haber yollayacakmış. Torbacılıktan ceza yemişti geçen ay, ne zaman çıkmış bu velet, diye söylendi içinden. Ölen adamın çetelerin, suç örgütlerinin hedefi olduğunu söylüyor sunucu. Kırık bir gülümseme belirdi yüzünde. Ahmet abi, birkaç ay yatıp çıkarsın dedi eğer yakalanırsan. Güvenmeli ona. O hakimleri, savcıları da tanırmış, kimleri çıkarmamış ki söylediğine göre.
Karanlık odada sokak lambası vurdu pencereden. Bir gölge belirdi duvarda. Ürktü gölgesinden, ölü kurdun yüzü belirdi aynada..