Sayısız gidişlerin ardından ufacık kalmıştı. Köyün örgülü saçlı Remziye'si. Her gidenin ardından adeta küçülüyordu. Bir gece rüyasında “ ARTIK GİDEN OLMAYACAK” dediler. Kimdi, ses kime aitti. Uyandığı zaman saymaya başladı.
Kulağında uğultu saymasını engelliyordu. Hanımannem, derken dudakları kuruyordu. Bir bardak kaynak suyu içiyor. Tekrar saymaya başlayacakken, göğsü sıkışıyordu.
Evin tüm odaları aydınlıktı. Remziye nefes alamıyor, konuşamıyor, sayamıyordu. Kaskatı kalmıştı.
Gözleri kaymaya başladı, bedeni kendini kilime bıraktı.
Gözlerini açtığında, beyaz badanalı hastane odasında, dudaklarından dökülen şu kelimeleri sadece kendi duyacaktı.
BİR, HANIMANAM, ben çocukken gitti.
İKİ,BÜYÜKBABAM, ben çeyiz işlerken gitti.
ÜÇ,GARDAŞIM...
Odaya giren doktorla göz göze geldi.
ÜÇ...
Doktor, nabzını saymaya başladı. Remziye’nin göz kapakları yavaşça kapandı.