Canım sıkkın olduğunda film izlemeyi severim ben ancak kafam karışık ise beni düşündürmeyecek, aklımı yormayacak türden eğlenceli filmleri izlemek isterim. İnsan ne zaman, neye ihtiyaç duyacak belli olmuyor. O yüzden benim de olası durumlarda kullanabileceğim bir izleme listem var. Keyifliyken izlenecekler, mutsuzken izlenecekler, yorgunken izlenecekler gibi uzayıp giden bir liste bu. İzledikçe de filmleri listeden silmem, yanına tik atarım ki ilerde bir gün yeniden izlemek isteyebilirim. Ya da izlediğimi unutabilirim, asla bir daha izlemek istemeyebilirim, her şey olabilir yani…
Eskiden film seçerken sadece türüne, konusuna veya oyuncularına bakardım. Bu kategorilerden herhangi birini seversem de seçer izlerdim filmi. Epey zaman oldu daha detaylı kriterlerim var; çünkü farklı meraklarım var artık. Senaryosunu kim yazmış, filmi kim çekmiş, bu insanlar başka neler yapmış diye bakıyorum mesela. Bir de görüntü yönetmenini işaretlediğim filmler var. Bazen de müzikleri yapanı işaretliyorum. Malumunuz zaman, zamanı iyi değerlendirme zamanı. Keza hayat dediğimiz ‘göz açıp kapayıncaya kadar’ değil mi? Zaten her şeye kolay ulaşıyoruz diye kolay tüketir olmuşuz, bari zamanı kurtaralım bu tüketim çılgınlığından. Yani ben kurtarayım. Size karışamam elbet. Ben öyle yapıyorum diye siz de yapın demiyorum fakat benim gibi bilmek isteyenler olur diye de rastladıklarımı anlatıyorum fırsat buldukça. Çünkü her zaman beklediğimiz sonuçlara ulaşamıyoruz. Daha doğrusu, “çoğu zaman” ulaşamıyoruz.
Bugünlerde kafam oldukça karışık. Uzun zaman önce izlediğim ama listede yerini koruyan bir filmi yeniden izleme zamanım gelmiş anlaşılan. “Walter Mitty’nin Gizli Yaşamı” da bunlardan biriymiş demek ki onu seçtim yeniden izlemek için. İlk izlediğimde fotoğrafçılıkla ilgili filmler kategorisindeydi ama sonra farklı sebepler eklendi. Sizin de izlediğinizde kendi sebeplerinizi bulacağınız 2013 Amerikan yapımı bu filmin senaryosu Steven Conrad’ a ait, Yönetmeni ise Ben Stiller.
Ben Stiller’ı bilirsiniz. “Night At The Museum” (Müzede Bir Gece), “Greenberg”, “Flirting With Disaster” (Tatlı Bela ile Flört), “Zoolander”, “Tropic Thunder” (Tropik Fırtına), “The Royal Tenenbaums” (Tenenbaum Ailesi), “While We’re Young” (Biz Gençken), “Meet The Parents” (Zor Baba), “The Meyerowitz Stories” (Meyerowitz Hikayeleri) ve bu yazının konusu olan “The Secret Life of Walter Mitty” yani Walter Mitty’nin Gizli Yaşamı gibi birçok filmde rol almış, 1990-1993 yılları arası “The Ben Stiller Show” adını verdiği şovuyla ün yapmış oyuncu. Ayrıca Tropic Thunder,The Cable Guy, Zoolander ve Reality Bites gibi filmlerin de yönetmeni kendisi. Asıl adı Benjamin Edward Stiller. 30 Kasım 1965, New York doğumlu komedyen, oyuncu, senarist, film yapımcısı ve yönetmen Emmy Ödülü sahibidir. Babası Jerry Stiller, annesi Anne Meara ve kız kardeşi Amy Stiller da komedyen olan Ben Stiller henüz altı yaşındayken babasıyla film setlerine gitmenin şansını iyi kullanmış anlaşılan. Gerçi lisede aktörlük dersleri aldıktan sonra bu alanda şansını denemiş ve oyunculukta oldukça başarılı olmuş. Bizler de şimdilerde hem oyuncu hem yönetmen olarak başarısını izlemeye devam ediyoruz.
Asıl meseleye dönecek olursam, afişine bakıp konusunu okuyunca saçma bulduğum filmlerdendi. Hatta ilk çıktığında da sinemada sıkılarak izlediğimi hatırlıyorum. Ancak algıda seçicilik olsa gerek, sadece bir sahnesi aklımda yer etmiş. Geri kalan kısımlarında ne olup bittiğiyle hiç ilgilenmemiştim o zamanlar. Ne olduysa artık, yıllar sonra izlediğimde durum değişmişti. Bugün bir kez daha izlemek istediğimde, daha önce ilgimi çeken sahnenin dışında etkilendiğim başka sahnelerin de olduğunu fark ettim. Eee normal, insan zamanla değişiyor, sakinleşiyor, yavaşlıyor. Yine seviniyor yine heyecanlanıyor fakat heyecandan ayakları yerden kesilmiyor. Daha mağrur karşılıyor güzel haberleri, kötüleri de daha metânetle.
Neyse filme gelirsek; film enteresan bir film. Jaws, Matrix, Benjamin Button'ın tuhaf hikayesi gibi başka filmlerin metaforik sahnelerine göndermeler yapılmış. Büyüleyici grafik sahneler var ve de müthiş kurgular. Biraz fantastik film havasında olduğunu başta söylemiştim. Filmin kahramanı gündüz rüyaları gören bir adam. Monoton bir hayatı var ve çok yalnız. İşyerindeki bir kadından hoşlanıyor ancak açılmaya cesareti olmadığından internette arkadaşlık sitelerinden birini kullanarak ona ulaşabilme hayali kuruyor. Bu arada işyerinde ortam karışık, derginin kapanma durumu var. Bu dergi, Life Dergisi ve derginin fotoğraf sorumlusu ise adamımız Walter. Onu da Ben Stiller canlandırıyor.
Walter, doğum gününde derginin en önemli fotoğrafçısından bir hediye alıyor. Ünlü fotoğrafçı şirkete de derginin son sayısının kapağında olmasını istediği fotoğrafı Walter’a verdiğini bildiriyor. Bu fotoğrafçı Sean O’Connell ki onu da Sean Penn oynuyor. Bu adamın nerede olduğunu ise hiç kimse bilmiyor. Adam, dünyanın herhangi bir köşesinde fotoğraf çekiyor olabilir ve kimse ona ulaşamıyor. Onun dergideki tek irtibat noktası olan Walter ona gönderildiği söylenen negatifi bir türlü bulamıyor. İşte macera bundan sonra başlıyor. Kahramanımız Walter, bir anda hayâl dünyasında yaptığı yolculuklardan çıkıp gerçek hayatta yaptığı enteresan yolculuklara geçiş yapıyor. Film bize hem hayal kurun diyor hem de hayallerinizin peşinden gidin. Tam bir kendini bulma hikayesi ve cesur olun diye haykıran bir film. Üstelik her fırsatta anı yaşamanızı söylüyor ve önemli bir soru soruyor.
“Hayatınızda anlatılmaya değer ne yaşadınız?”
Bu kadar ipucu yeter bence. Bu soruyu ya da buna benzer soruları zaman zaman kendimize sorduğumuz oluyordur. Veya olduğunu bile fark etmeden yaşayıp gittiğimiz bir dönemindeyizdir hayatımızın. Olabilir… Her şey olabilir. Ya da olmayabilir. Bir şeylere anlam yüklemek durumunda değiliz sonuçta. Anlam yüklemek istiyorsak o başka tabi. Benim sadece fotoğraf çektiğim bir dönemde filmin sadece bir sahnesi dikkatimi çekmişti. Hatta sonrasında o sahneden başka aklımda kalan hiçbir bilgi yoktu. Oyuncuları bırakın filmin adını bile hatırlamıyordum. Ama o tek bir sahne, bana filmi buldurdu. Ve izledikten sonra başka şeyler de buldum. Bakalım sizler ne keşfedeceksiniz? İzleyin... Düşünün... Ve kendi sorularınızı kendiniz yanıtlayın... Bu bir yolculuk hikayesi.