Filmin bir yerinde ölümüne bir şiddetin oluşu, Oscar Wilde’ın şiirini anımsatabilir: “Herkes öldürür sevdiğini.”
Devamını OkuyunFilmin bir yerinde ölümüne bir şiddetin oluşu, Oscar Wilde’ın şiirini anımsatabilir: “Herkes öldürür sevdiğini.”
Devamını OkuyunHenüz suç işlenmeden suçluların yakalanmasını sağlayan bir sistem... Ve suçu önleyici bir ekip… Ekipten biri, öngörülen bir suçla itham edildiğinde ve masumiyetini kanıtlamak zorunda kaldığında, birçok şeyin de değişmesi gerekecektir. “Minority Report”
Devamını OkuyunBugünlerde kafam oldukça karışık. Uzun zaman önce izlediğim ama listede yerini koruyan bir filmi yeniden izleme zamanım gelmiş anlaşılan. “Walter Mitty’nin Gizli Yaşamı” da bunlardan biriymiş demek ki onu seçtim yeniden izlemek için. İlk izlediğimde fotoğrafçılıkla ilgili filmler kategorisindeydi ama sonra farklı sebepler eklendi.
Devamını OkuyunEkonomik, sosyal dengesizlikler ve siyasi karışıklıklar sebebiyle sanatçıların ekspresyonizme yönelişiyle birlikte, 1900-1935 yıllarının en geniş kapsamlı anlayışı olmuştur. Ekspresyonistler dışsal görünüm yerine içsel duygulanıma önem vermek gerektiğini savunmuşlardır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında, savaştan geriye kalan etki altındaki sinemacılar karanlık, fantastik öğeler, insanüstü yaratıklar, kendi dürtülerinin esiri olmuş acımasız insanları konu edinmişlerdir. Daha çok savaş sonrası gerçeklikten kaçışı ifade ederler.
Devamını OkuyunLumière Kardeşler’in 1895'te gerçekleştirdiği film gösterimiyle tarihte ilk defa kalabalıkların bir arada film izleme deneyimi de sağlanmış oldu. Gösterilen ilk film, ikilinin büyük uğraşlarla çektiği “Bir Trenin La Ciotat Garına Varışı” isimli bir belgeseldi. O gösterime ayrıca, ilk sinema filmleri arasında adını sıklıkla duyduğumuz “Fabrikadan Çıkan İşçiler” isimli yapıtla birlikte toplam 17 kısa film gösterilmişti.
Devamını OkuyunSinema, sanat olarak kabul görmeden önce bir iletişim aracı olarak kullanılmıştır. Şimdilerde daha çok eğlence kaynağı gibi görülse de, edebiyat gibi sinemanın da tarih boyunca insanları kültür, bilgi ve estetik anlamda geliştirme işlevi yüklendiği bilinir. Edebiyat, dille yapılan bir sanat etkinliğidir. Sinema ise dille ortaya konan ürünün, görüntüye dönüştürülmesi işidir. Sesin, sözün ve gözün hislerle hizalanma çabasıdır sinema…
Devamını OkuyunDünyanın yaşadığı ekonomik buhran, toplumsal gerginlik ve politik kargaşa yıllarında şiirselliği ve gerçekçiliği bir araya getiren şairane(şiirsel) gerçekçilik, Fransa’da doğmuştur. Genellikle hüzün, yoksulluk, yasak ilişki, umutsuzluk ve intihar gibi temaların işlendiği bu filmlerde döneme dair yansıyan olayların toplumsal yaşama, bireylere etkileri temel alınır. Akım aslında dönemi belirleyen olumsuzlukları lirik bir tarzda, hatta şairâne bir dille yumuşatarak anlattığı için bu adı almıştır.
Devamını Okuyunİtalya’da 1945 sonrasında doğmuş olan İtalyan Gerçekçiliği'nin ana izleğinde erkek ve kadın genel hatlarıyla işlenir. Gerçek hayatın içinden hikâyeler, çekimler kapının dışında, belgesel tarzda yapılır. İtalyan Yeni Gerçekçiliği’nin yönetmenleri, kameralarını stüdyolardan çıkarıp sokağa taşıdılar ve doğal ışık kullanmayı tercih ettiler. Oyuncular da doğaçlama rol yaparak günlük hayatı beyaz perdeye taşıdılar.
Devamını Okuyun