2 dakika okundu
Şiirsel Sinema: Kavram-Analiz ve Tarihçe/Fatma ALTUN

Dünyanın yaşadığı ekonomik buhran, toplumsal gerginlik ve politik kargaşa yıllarında şiirselliği ve gerçekçiliği bir araya getiren şairane(şiirsel)  gerçekçilik, Fransa’da doğmuştur. Genellikle hüzün, yoksulluk, yasak ilişki, umutsuzluk ve intihar gibi temaların işlendiği bu  filmlerde döneme dair yansıyan olayların toplumsal yaşama, bireylere etkileri temel alınır. Akım aslında dönemi belirleyen  olumsuzlukları  lirik bir tarzda, hatta şairâne bir dille yumuşatarak anlattığı için bu adı almıştır.

Genelde mekân olarak yağmura teslim sokakları, limanları ve kır kahvelerini görürüz bu tür yapımlarda. Hayattan umudunu kesen insanlar ve mutsuz evliliklere hapsolmuş kadınlar gibi karakterlerde şiirsellik daha belirgin şekilde vurgulanmaktadır. Mekanlar hayatın acımasızlığını,  katılığını yansıtır izleyiciye. Karakterler ise akımın gerçekçi yönünü ortaya koymaktadır. Mekanlar filmin anlattığı duyguyu güçlendirmesi bakımından önemli rol üstlenirler. Bu yüzden genellikle işçi sınıfının yoğun olduğu kentsel mekanlar tercih edilir. Sisli, kapalı bir gökyüzü, yağan yağmur, loş ışık gibi atmosferi belirleyen ayrıntılarla karşılaşırız.


Akımın en önemli temsilcileri olarak Marcel Carné, Jean Vigo ve Julien Duviver öne çıkar. Carné’nin “Sisler Rıhtımı” (Quai des Brumes, 1938) ve “Gün Doğarken” (Le our se Leve, 1939) adlı filmleri, şiirsel gerçekçiliğin özelliklerini görebileceğimiz en önemli örneklerdendir. Bu yapımlar, yaşanan ekonomik buhranın yanı sıra yaklaşan savaşın yarattığı sıkıntı ve bunalımların izlerini de taşıyan karamsar filmlerdir. Marcel Carné filmlerinin birçoğunun senaryosu Şair, Yazar ve Ressam olan Jacques Prévert'e aittir.


Zero for Conduct (Hal ve Gidiş Sıfır, 1933) Jean Vigo'nun yönettiği uzun metrajlı Fransız filmidir. İlk olarak 7 Nisan 1933'te gösterime girer ve ardından film garip bir şekilde Kasım 1945'e kadar Fransa'da yasaklanır. Filmin hikayesine dair şu aktarımları yapabilir:  Yaz tatilinin bitişiyle birlikte çocuklar okullarına döner. Yatılı öğrencilerin yatakhanelerinde durum pek iç açıcı değildir çünkü öğretmenler baskıcı, zorba ve sıkıcıdır. Bu durumdan bıkan birkaç genç ayaklanmaya karar verir ve okulda isyan başlatır.

Le Crime de monsieur Lange (Mösyö Lange'nin Suçu, 1935) isimli Jean Renoir tarafından yönetilen yayıncılık kooperatifi hakkındaki film ise  sosyalist bir Fransa'nın pastoral bir resmidir. Film hem politik bir yorum içerirken bir yandan da  romantizmin etkilerini barındırır.

Drôle de Drame (Tuhaf Dram, 1937) ise Marcel Carné’nin yönettiği Fransız komedi filmidir ve J. Storer Clouston'ın romanına dayanmaktadır.

Pépé le Moko (Cezayir Batakhaneleri, 1937) Henri La Barthe'ın aynı adlı romanından ve Jacques Krauss'un setleriyle birlikte Jean Gabin'in oynadığı Julien Duvivier tarafından yönetilen Fransız filmidir. Filimde Pépé le Moko, Paris'teki bir gangster çetesinin lideridir. Fransa polisi yeraltı dünyasındaki suç patronlarını tek tek tutuklamaya başlayınca  bu durum onun üzerinde büyük bir baskı yaratır. Ancak Pépé'nin hayatı, Gaby'ye âşık olmasıyla tamamıyla değişecektir.


“Le Quai des brumes” (Sisler Rıhtımı) yine Marcel Carné tarafından yönetilen 1938 yapımı 'Fransız Şiirsel Gerçekçiliği'nin sembol filmlerindedir. Dram, romantik, suç temasıyla ifade edilebilecek  filmde kaçak bir asker olan Jean, sisli bir gecede Le Havre limanındaki küçük bir kulübeye sığınır. Jean, kendisi gibi başı belada olan kaçaklar için bir sığınma işlevi gören bu kulübede, dedesinin evinden kaçıp yeni bir hayat arzulayan 17 yaşındaki Nelly ile tanışır.

Le jour se lève (Gün Ağarıyor, 1939) Marcel Carné tarafından yönetilen ve Jacques Prévert tarafından yazılan, Jacques Viot'un bir hikâyesine dayanan 1939 yapımı bir Fransız filmidir. Şiirsel gerçekçilik olarak bilinen Fransız film hareketinin başlıca örneklerinden biri olarak kabul edilir. Dökümhane işçisi olan François (Jean Gabin)'in Valentin isimli yaşlıca bir adamı öldürmesi ile film başlar. Polis tarafından etrafı kuşatılmış beklerken  kahramanımız geçmişini ve onu bu duruma sokan koşulları hatırlar.

Les Enfants du Paradis (Cennetin Çocukları, 1945): Yönetmenliğini Marcel Carné'nin yaptığı, senaryosunu yine Jacques Préver’in yazdığı bu Fransız filmi, II. Dünya Savaşı sırasında, Paris'in Almanlar tarafından işgal edildiği dönemde çekilmiştir. Fransız sinemasının, aynı zamanda dünya sinemasının önemli filmleri arasında, hatta sinemaya ilgi duyan herkesin mutlaka izlemesi gereken filmler listesinin başında yer alır. Konusu 1827 yılında geçen film, pandomim sanatçısı Debureau, aktörlük yapan Frédérick ve anarşist ruhlu Lacenaire’nin asıl adı Claire olan Garance ile bir araya gelmesiyle başlar. Güzel Garance ekipteki tek kadındır. Özellikle pandomimci Debureau, Garance'a âşık olur. Garance de onunla ilgilenmektedir; ancak Debureau bir türlü ona yüreğini açamaz.

La Règle du Jeu (Oyunun Kuralı, 1939) Fransız yapımı komedi filmdir. Dramatik fantezi türündedir. Filmin yönetmeni Jean Renoir, filmin senaryosunu  Carl Koch ile birlikte yazmıştır. Bir av partisinde bir araya gelen Fransız burjuvası üzerinden II. Dünya Savaşı öncesindeki Fransız aristokrasisinin konu edildiği bu filmde konuklar arasında yaşananlar, gizli ilişkiler, dünyaya ve aşka bakışları ortaya konulmaktadır. Aldığı tepkiler sebebiyle gösterimi yasaklanan film savaş sırasında da yok olma tehlikesi yaşar. Jean Renoir filmin parçalarını bizzat kendisi yeniden toplayarak ünlü Fransız eleştirmen ve film kuramcısı André Bazin'e ithaf eder. Ayrıca film çekildikten 27 yıl sonra 1966 yılında, Bodil ödülü almıştır.