Fatma Altun
Sinema, sanat olarak kabul görmeden önce bir iletişim aracı olarak kullanılmıştır. Şimdilerde daha çok eğlence kaynağı gibi görülse de, edebiyat gibi sinemanın da tarih boyunca insanları kültür, bilgi ve estetik anlamda geliştirme işlevi yüklendiği bilinir. Edebiyat, dille yapılan bir sanat etkinliğidir. Sinema ise dille ortaya konan ürünün, görüntüye dönüştürülmesi işidir. Sesin, sözün ve gözün hislerle hizalanma çabasıdır sinema…
28 Aralık 1895 günü Paris’teki Grand Cafe’de gösterilen ilk filmi, sadece 33 kişiden oluşan bir izleyici grubu görmüştü. Daha sonraları koca koca salonlarda, açık alanlarda kalabalıkların dev ekranlardan izlemek için uzun kuyruklara girdiği bir etkinlik oldu. Şimdiyse insanlar, film izlemek için evlerinden dahi çıkmak zorunda kalmıyor. Louis ve Auguste Lumiere kardeşlerin icadı olan "Sinematograf" aleti sayesinde yapılan o ilk gösterimle birlikte, sanattan çok bir belgeleme aracı olarak keşfedilen dünya sinemasının bugünlere geleceğini kim bilebilirdi? Şimdilerde avuç içine sığacak kadar küçülen kameralar ve gittiğin yere götürebildiğin dijital ekranlar sayesinde sinema, her yerde…
Tarihsel süreci içerisinde gelişen ve dev bir endüstri haline dönüşen sinemaya değişik açılardan bakanlar olmuştur. Bu süreçte sinema diğer sanat dallarından da etkilenmiş ancak, aynı zamanda kendi anlatım dilini de geliştirmiştir
Sanat olarak sinemanın tanımı, görüntüler veya çizilmiş desenlerin ışık yardımıyla bir perdeye düşürülmesi sonucu hareketli görüntüler elde edilmesi temeline dayanır. Teknik olarak ise resimlerin düzenli aralıklarla hareketini sağlayıp karanlık bir yerde, özel bir makine aracılığıyla bir perde üzerine yansıtarak, yeniden oluşturma işidir. Işık, ses, kamera ve kurgu özellikleri geliştikçe sinemanın teknik açıdan gelişimine de olanak sağlamıştır.
Sinema hem hayatın içinde, ona çok yakın ve dolaysız aktarımını yaparken hem de beyazperde üzerinde illüzyon yaratma becerisiyle, hayaller üstü bir kapı aralar bizlere. Büyük bir potansiyel…
Neden Yedinci Sanat?
Geleneksel olarak sanatı görsel sanatlar, işitsel sanatlar ve dramatik sanatlar olarak üç grupta inceleriz. Resim, Heykel, Mimari, Dans, Şiir ve Müzik gibi güzel sanatların geleneksel altı dalına, sonradan eklendiği için sinema ‘yedinci sanat’ olarak nitelendirilmiştir. Bunu yapan da 1900’lerin başında Paris’te film eleştirileri yazmaya başlayan gazeteci, edebiyat eleştirmeni, müzikolog, romancı ve senarist Ricciotto Canudo’dan başkası değildir. Gerçeklerin ve hayallerin, görüntüye dönüştürülmesi bakımından sanat dalları içerisinde sinema, çok önemli bir yere sahiptir.