Evrensel olan her şey insana dairdir. Doğduğumuz günden itibaren insanlaşmaya başlarız. Bu bir süreçtir. Sanat ve edebiyat insan olmanın en temel koşulu ve en güçlü aracıdır. Şiir, tüm sanatların üstüne kurulduğu, bütün sanatların da ulaşmak istediği en üst sanattır, sanatın en saf köküdür.
Bu yüzden buradayız, şiirden ve edebiyattan söz ediyoruz. Aynı paydanın çocuklarıyız. Çocukları dedim çünkü şiir, çocuk yüreğini koruyan insanlarda boy verir, gelişir ve büyür.
Şiirle kurduğumuz iletişim bizi insanlaştıran bir etki yapar. En ufacık bir hareket, bir kımıldanış bizi şiire çağırır ki; bu büyük duyarlık yani var olmak demektir. Bu da iletişimi oluşturur fakat şiir yalnız sanatla iletişim demek değildir. Dünyayla, insanla, nesneler, ağaçlar, hayvanlarla iletişim kurmak demektir. Soyut ve somutla, iyi ve kötüyle, son ve sonsuzlukla, dünyanın hayatın anlamıyla da iletişim kurmak demektir.
Günümüzün en büyük sorunlarından birisi görselliğin, mekaniğin ve hızlı tempoda yaşamanın, şiirsel iletişimi bozmasıdır. Yani bir bakıma bu harala gürele tempolu yaşam bizi bizden, insanlığımızdan uzaklaştırma, robotlaştırma etkisi yaratmaktadır. Aslında bu dönüşüm ve değişim her çağda yaşanmıştır. Her çağ, kendisini silkeleyen şairini yine kendi içinden doğurmuştur.
İçinde bulunduğumuz bu çağ, öncekilere kıyasla, insan çok daha fazla kıyan ve cendereye sokan bir toplumsal ortam yaratmıştır. Bu yüzden daha fazla sanat yapmalı, daha fazla şiire tutunmalıyız. Kötülük zehirdir. Sanat ve onun doruğundaki şiir gerçek bir panzehirdir.
Bu diyalektik mekanizmanın farkında olup, sonunda zaten bir ivme kazanacak şiirsel yaklaşımın değerini bilmek, toplumların gelişmesi için itici bir güç olabilmektedir olmalıdır. Gerçek, büyük ve büyülü şiir, kanlı bir yolda yürümek demektir. Saf olduğumuz ve çocuk ruhumuzu beslediğimiz sürece, yüreğimizde kin birikmez, yaratıcılığımız artar
Nietsche “yaşamak, acı çekmektir, hayatta kalmak ise bu acıda bir anlam bulmaktır” der. İşte bizler derin duyarlığımızla hayatın ve dünyanın anlamı üzerine düşünürken acı çeker ve bu acıyı sanata çeviren insanlarız. Şiir böyle zorlu bir ruhsal yolculuğun ürünüdür.
Gerçek şairler birbirlerinin akrabasıdır. Gerçek şair, güzelliğin, barışın kaynağıdır ve sezgileriyle dünyayı koruyan görüş ve düşünceleri dizelerine damıtır. Bizler, sözcük işçileriyiz. Dünyanın her tarafında yansımalarımızı rahatlıkla bulabiliriz. Bu nedenle şiirlerin çevrilip tüm insanlığın bilgi, görgü ve değerlendirmesine sunulması büyük önem taşımaktadır
Şiir anlamdır. Taştan, topraktan, rüzgârdan, yağmurdan, güneşten, insandan beslenir. Anlamını yitirmiş toplumlar yok olmaya mahkûmdur. Şiir empatiyi güçlendirir, barışçıllığı, dostluğu, kardeşliği ve sevgiyi kucaklar.
Şiir, seslenmedir, haykırıştır, dünyayı sonsuz barış ve güzellikle sarmaktır.