Bu yüzden buradayız, şiirden ve edebiyattan söz ediyoruz. Aynı paydanın çocuklarıyız. Çocukları dedim çünkü şiir, çocuk yüreğini koruyan insanlarda boy verir, gelişir ve büyür.
Bu yüzden buradayız, şiirden ve edebiyattan söz ediyoruz. Aynı paydanın çocuklarıyız. Çocukları dedim çünkü şiir, çocuk yüreğini koruyan insanlarda boy verir, gelişir ve büyür.
Eloğlu şiirinde renklerin temsili açısından da benzer bir imgesel söyleyişten söz etmek mümkündür. Kuşkusuz bu durum şiirin edebiyatımızdaki tarihsel serüveninde “şiirdeki müzik”in yok sayılmadığı bir şair evreninin de somut hâli gibidir.
“Düşlerin tek gerçeklik olduğuna inananlara adanmıştır.” Poe tüm hayatını bu sözün minvali üzerine yaşamıştır. Elbette 200 sene evvel yaşamış birisi için kesin konuşmak mümkün değil. Bakın, bu yüzden ilk başta vardığım kesin yargıyı şimdi unutalım. Çünkü onun için çok farklı dedikodular da vardır.
‘’ Şiir, konuşma ile susmayı bir araya getirmektedir.’’ der, Thomas Carlyle. Susmanın büyüsü ve retoriğin arasında yeni bir dünya kuruyor şair Gülten Doğruyol İncesu bizlere. İyi niyetli bir dokunuş hece hece avuçlarımızdan yüreğimize akarken, bazen özlüyor, bazen bekliyor, bazen de hüzünleniyoruz. Temelinde insan ve insan sevgisi üzerinden doğaya ve topluma sesleniyor şair. Ve dünyanın başucuna üç dizelik bir ağıt bırakıyor usulca ve kendi acısını gizlercesine: ‘’Durmadan bir şeyler koparıyorlar bizden Durmadan bölüp parçalıyorlar bizi Seslendim, uyuyordu dünya.’’
20. yüzyılın Mayakovski, Lorca, Brecht, Neruda, Aragon gibi yenilikçi, çağdaş şairleri arasında yer alan Nâzım Hikmet; doğmakta olan, ama açıkça fark edilmeyen gerçekliği dile getirmek yoluna bütün bir yaşamını bilinç ve cesaretle koşmuştur. “Ben hem bir tek insana hem milyonlara seslenen şiirler yazmak istiyorum. Bireyselden toplumsala, ulusaldan evrensele bir evrim çizgisinde…” diyen Nâzım Hikmet, şiirde devrimi gerçekleştirmeyi nasıl başarmıştır? Onun şiirinin ruhu saran sıcaklığıyla birlikte devinim yaratan gücünün kaynağı nedir? Nâzım Hikmet’in yeni ve güçlü bir şiiri yapılandırma süreci nasıl işlemiştir? Şiiri etkisini günümüzde nasıl sürdürmektedir?
Aradan geçen zamanda onun şiirlerindeki moral ile beslendim ve besledim öğrencilerimi.’ Ahlat Ağacı’ şiiri ile köy çocuğu olmanın kıvancını duydum veyılgınlığı sildim gözlerimden. İki hafta sonra adresime gönderilmiş sanat dergisini görünce havalara uçtum. O gün dergiyi göstermediğim meslektaşım kalmamıştı. Evime uçarak gittim. Dergide şiirim çıkmıştı, kolay bir şey mi canım taşrada sanattan yoksun yaşıyordum. Sonraları ne mi yaptım: Birikim adlı okul dergisi çıkardım. Ortaca’da filiz veren İspinoz dergisini destekledik öğrencilerimle birlikte. Rahmetli Yüksel Demirel’in organize ettiği Damla adlı dergide ve Türkiye çapında birçok dergilerde yazılarım, şiirlerim yayınlandı.
Orhan Veli’nin hayatıyla sanatı ve şiirinin kesişme noktasını tam da sözünü edebileceğimiz “sanatçı” tavrını redderek, kendini varoluşun tüm olağan halleriyle ifşa çabasında görmek mümkün, bu noktada “Rakı şişesinde balık olsam” dizesindeki büyük ironi, tam da bilinçaltında nice gelgitler yaşayan ama bu hallerle barışık, büyük yalnızlıkların “şair”i olabilme gücünde bulabiliriz hatta. Bu noktada aşklarıyla da zaaflarıyla da “insanı” hallerini reddetmeyen, büyük kelimeler ve lafazanlıklara sığınmayan Orhan Veli’yi kendi “samimiyet”ini edebiyata yüklemiş usta kalem olarak görmek haksızlık olmaz. En azından yıllar sonra ahde vefa borcunu bir okur olarak ödememiz bu şekilde mümkün olabilir.
İkinci Yeni'yi anlamak adına yola çıkıldığında çoğunlukla gelenek sorununun nasıl algılandığı, ikinci yeninin kendi öncül şiir anlayışlarına bakış açısı daha az tartışılmıştır. Kapalı bir şiir evreninde karşımıza çıkan bu simgeci şiir anlayışının farklı siyasal tutum ve düşünsel çerçeveyi sahiplenmiş nice ozanı ortak kılabilmesi de bu akımı önemli kılan başlıca nokta olagelmiştir. 50’lerin toplumcu şiirinin Nazım Hikmet çizgisinde kaçınılmaz ağırlığını hissettirdiği bir dönemde, Ece Ayhan’ın adlandırmasıyla“sivil şiir” hareketi ozanca bir eylemlilikle karşımıza çıkmış, imgenin sıradanlaşmasına karşı dilin kalıplarını kırma çabası şiirde bir “imge” cumhuriyetini inşa edebilmiştir. 1950’den 59’a “Pazar Postası”, “Yeni Dergi” ve “Dost” dergilerinin ev sahipliğinde gelişen İkinci Yeni, Birinci Yeni’nin yozlaştırdığını ve uyaksız bir anlama terk ettiklerini savundukları şiir ikliminin artık ayağa düşmekten kurtulması umuduyla yola çıkmışlardır
Son günlerde kadınların sembolik saç kesmek eylemleri beni bu eylemin köklerini araştırmak için meraklandırdı. Bugün politik bir simgeye dönüşen “Kesik saçlar” kadınlara dair dayatılan tahakküme dair “özgürlükçü” bir dile gelişi de ifade eder. Aşağıdaki belirlemeler kavramsal açıdan meseleyi derinleştirebilir. Bir şekilde simgeleşen bu kavramın İran coğrafyasının kültürel edebiyat birikimindeki yerini ve gelenekle ilişkisini örneklendirmek yararlı olacaktır..
Yıllar sonra birçok insanın ulaşılmaz, ırak gördüğü yanıbaşımızdaki komşuya yaptığım on günlük gezinin öykülerini yazmak istemiştim. Belleğimde yer alan ipuçlarını, ayrıntıları, izleri belirginleştirmek, yedi yıl önceki gözlemlerimi aktarmak düşüncesiyle gezdiğim bu coğrafyanın rotalarını belirginleştirmeye başlamıştım kafamda: Tebriz, İsfahan, Yezd, Şiraz?. Fars kültürünün binlerce yıllık tarihsel mirasının önemli ölçüde korunduğu, yer yer ortaçağa özgü görüntüler sunan bu coğrafyada zihnimde Hayyam’ı, Sadi’yi, Hafız’ı diri tutarak ilerlemiştim.
Bu bağlamda üzerinde durmak istediğim kitap Türkiye Yazarlar Sendikası'nın yayımladığı bir derleme-seçki sayabileceğimiz bir kaynak olacak. Dinmez Tarla Kuşunun Şarkısı "Genç Ölümlü Şailer Kitabı" tam da üzerinde durduğumuz ölüm ve şair bağlamını ortaya koyarken edebiyatımızdaki birçok genç şairin erken yitirilişine dair de poetik bir dile gelişi okumamızı mümkün kılmaktadır.
Bir önceki neslin şiirlerinden hayatta kalan son kişi (Hooshang Ebtehaj)'ın gölgesi gitti. Ne yazık! Yaklaşık dört yıl önce Pir Parnian Andish'in kitabını okuduğumda gölge karakterinden daha çok etkilendim. (Bu kitap Milad Azimi, Atefe Tiye ve Saye'nin ön sözüyle doksanlı yıllarda yayımlanan kitabıdır.)