1 dakika okundu
Antik Kent/Ebru ZEYNEP DİŞİAÇIK

Ve bir antik kent kurulu gözlerimin önünde. Kırıklar, kalıntılar ve yarım kalmış taşlar.

İşaretler var her birinin üzerinde, bir zamanlar yaşanılan hikayeyi gösterircesine. Her bir taşın ardından insanlar çıkacakmış gibidir.

Kurgunun böylesi ya, zihnim el veriyor başkahramanlara ve her biri boy gösteriyor yeni bir dünyaya uyanmışcasına.

Şaşkınlar, bilmedikleri bir zaman diliminde bilmedikleri bir hisle bakıyorlar birbirlerine.

Uzun upuzun bir uyku ve uyanıştı onlarınki. Zihnim ise hayat vermeye meyilli.

Mesafeliler birbirlerine, bir o kadar da yaklaşmak ister gibi. Başlar gökyüzüne doğru kaldırıldığında anlamadığım bir lisan savrulup duruyor ortada.

Kadınlar erkeklerin yanına ilişiyor bir anda. Erkekler ise şaşkın ve ürkek bakıyorlar, kendi aralarında fısıldaşıyorlar.

Bu koca resmi tam tepeden çekmek isterdim oysa ki. Bir antik kent kasabası derdim adına, masallar diyarından kopmuşcasına.

Zihnim yine yapacağını yaptı, tüm kahramanları beton yığınlarının ardına sakladı.

Sahne yine işaretlerin ve işaretlerin barındığı mekanın tanımsız kısmı.

Ortalık sessiz. Bir tek çekirge sesleri duyuluyor çoğulun sessiz çığlığını anlatırcasına. O gece uyumuyorum, sabahı sabah ediyorum. Zihnim oyun oynamayı seviyor, sanki şakalaşıyor. Kalıntılar öylece duruyor, antik kent bir terkedilmişliğin resmini yansıtıyor.

Sabah olduğunda göz altlarım halkalı, gözlerim ise kan çanağı.

Antik kent yerle bir oluyor gözlerimin önünde.

Toz bulutu sarıyor ortalığı, göz gözü görmüyor kum fırtınası başlıyor.

“Şimdi oldu!” diyorum rahatlarcasına ve noktayı konduruyorum sayfaya kalemimin ucu kırılırcasına.

Mekanik daktilomun başına geçiyorum ve beyaz kağıdı takıyorum.

“Antik kent” yazıyorum kağıdın tam ortasına.

Kağıt bana gülümsüyor, puntolar tüm kahramanları su yüzüne çıkartıyor. Daktilonun her bir tuşunda oturur gibi iken her bir insan, ürküyorum kendimden. Kendimden ve zihnimin ürettiklerinden.

Odanın göz kırpan histerik ışığı gözlerimi alıyor. Tüm antik kent kahramanları çevremi sarmalıyor.

Uzanıyorum elektriğin anahtar düğmesine, ortalık kararıyor tüm hikaye ile birlikte.

Ve bir antik kent kurulu gözlerimin önünde.

Kırıklar, kalıntılar ve yarım kalmış taşlar.