Yazının Tanıklığı/Tanıklığın Yazıları  

ÇATIDAKİLER/Erinç BÜYÜKAŞIK

2 dakika okundu

Odadaki karmaşa bir an boğucu geldi ona. Sanatçı tayfasının bir yanı da istifçiliği diye geçirdi zihninden. Hararetli bir konuşmanın ortasında zihnindeki sorular loş, gün ışığının yarım yamalak girdiği odanın içinde geziniyordu.Sağdan soldan estarabim halleri olsa gerek dedi içinden. Millet bu meredi pof pof mahalle bitirimleri gibi içiyor ya, sahiden katlanamıyorum, diye söylendi Elçin. Amerika’dan yeni gelmiş kız. Teksas’ın bizim kırsallara benzediğini anlatıyordu habire.

Devamını Okuyun  

Halay/Evrim AKDAĞ

2 dakika okundu

Otelin önünde kargaşa. Organizasyon için herkes işinin başına geçmiş de bir tek o geç kalmış sanki. Rıfat vakit kaybetmeden oturdu orgun başına. Bakındı şöyle bir. Pek gelen yok. Gelin tarafından olduğunu söyleyen bir hanım teyze kadifeden nakışlı elbisesini çekiştire çekiştire tepesinde bitti.

Devamını Okuyun  

GEÇİT/Erinç BÜYÜKAŞIK

2 dakika okundu

Yol boyu direksiyon başındaydı Ali. Bir yerde yemeliyiz artık diye düşündü. Dinlenmiş de olur bu sayede. Sahil boyunca tavernalar dizili. Annemin anılarına sık sık uğrar biliyor musun Aleksandrapoli’nin kıyıları. Ev zeytinlikler tarafındaydı. Şu kilisenin arkalarında olmalı. Sınıra kadar günlerce yürümüştük. Çocuk halimle yarım yamalak hatırlıyorum ben de. Yüzündeki hüzne anlam yükledi bunları düşünürken, biz muhacirler biraz derinlere dalarız kimi zaman geçmişi deştikçe diye seslendi o an. “Tatilciler yine akın etmiş buraya anlaşılan. Kalabalığa baksana caddedeki."

Devamını Okuyun  

Yakılan Temmuz Kuşları/Evrim AKDAĞ

1 dakika okundu

Züleyha, yanağındaki iri et benini çekiştirdi kapı aralığından babasını izlerken. Bir de baktı ki babasının elinde mor, turuncu, kırmızı ateş topları var. Ateşbaz kıvraklığıyla yukarı hoplatıp hoplatıp tutuyor. Baba sanki bir oyunun provasını yapıyor. Mor, turuncu, kırmızı ateş toplarını yakalarken yüzüne zerre acı değmiyor. Züleyha son günlerde geceleri ateş çeviren adama şaşarak bakıyor. ‘ Yanıcaz baba yanıcaz, nedir bu çevirip duruyon elinde. ‘

Devamını Okuyun  

GÜNLERDEN BİR GÜN/Evrim AKDAĞ

2 dakika okundu

Karnını balkonun demirlerine dayayıp başını aşağı sarkıttı. Kapıdan çıkar çıkmaz güya çaktırmadan izleyecek Ömer Efendi'yi. Adamın hangi yöne gideceğini, sol eline göre daha ufak kalmış sağ elini bir çırpı şalvar pantolonun cebine atıp telefonunu çıkaracağını, uzun uzun cümlelerle konuşarak yolun sonuna varacağını, yolun sonunda sağa kıvrılarak bütün cismiyle kaybolacağını…Yutkunmadan tuttuğu tükürüğü ağzının içinde çevirip durdu. Git bakim git, yine hangi karının koynuna gideceksin.

Devamını Okuyun