Yazının Tanıklığı/Tanıklığın Yazıları  

Yer altı/Erinç BÜYÜKAŞIK

2 dakika okundu

Sonrası var mı diye düşündü. Karanlık, ıssız enkazda unutulmak…Sonrası ses sözle tarif edilemez bir sarsıntı; annem mutfaktaydı, babam her zamanki gibi yatağında. Yatalak kaldığı aylar boyunca ali kıran baş kesen kesilmişti evin başına. Bu evi ben inşa ettim, bir halt olmaz deyip duruyordu. Annem tabutta yaşamaktan ürktükçe daha da dualarına sığınır olmuştu. Sonrası karanlık, havasızlık, korku…

Devamını Okuyun  

Sonsuza Kadar Sürgünüm/Emine Aydoğdu

1 dakika okundu

Hayat, kilitledi beni. Hücrelerimi dâhi teslim alan kopkoyu bir yas içindeyim, artık bilinmeli ki bundan böyle sonsuza değin bir sürgünüm. Etrafımdaki çığlıklar bir ateş topuna dönüşüp her şeyi yakıncaya kadar bunun farkında değildim.

Devamını Okuyun  

Saçlarım/ Hanife ÇİFTÇİ

1 dakika okundu

Saçlarım… Saçlarım… Saçlarım sanki boğazıma dolanmış, yoksa, yoksa boğazımda saç yumağı mı var?... Bedenimin her yerini sarardı saçlar, hareket edemez hale gelirdim. Koşmak isterdim de saçlarıma takılıp düşerdim hep.

Devamını Okuyun  

Uygunsuz Bir İstisnâ/Emine AYDOĞDU

1 dakika okundu

Hafızam, sayısız alçaklığa ev sahipliği yapsa da tek bir istisnâsı olduğunu gönül rahatlığıyla ifade edebilirim. Bu istisnâ, öyle bir yüce yan ki, düşlerin ve mucizelerin gerçekleşeceğine ilişkin inancını asla yitirmiyor. Tanrı gibi ödüllendirilmeye, bağışlanmaya, düzeltilmeye, var ya da yok olmaya gereksinim hissetmiyor.

Devamını Okuyun  

Tütün Kolonyası/Filiz ÖZDEMİR

1 dakika okundu

“Ana, babamı özler misin?” Sağ kaşını kaldırdı, o sağ kaş kalktı mı biliriz yanlış bir şey yaptığımızı. Hemen toparladım. Sustu! Anladı ama anlamazlıktan geldi. Sağ kaş hâlâ yukarda… Çocukken bize hiç hayır demezdi. Sağ kaşını kaldırdı mı anlardık. Bir keresinde evde misafirler… Sofra hazır, okuldan gelmişim. Karnım nasıl aç? En sevdiğim pişi sofrada sıcacık, yanında çiville karışık tulum peyniri… Göğermiş olanından… Dalıyorum sofraya. -Öhö öhö!..

Devamını Okuyun  

Sokağı Dinlerken/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

1 dakika okundu

Çay bardağının içinde dönüveren kaşık sesleri iki kadının süregelen sohbeti ile taçlandığında dışardan geçen “Hurdalar alırımm!” cümlesi araya kara kedi gibi girmişti. “Hur-daa-cııı!” “Hurdalarrr alırıımmm!” İki kadın, bir yandan çaylarını yudumlarken bir yandan da sokağı tam ortalarına alıyorlardı.

Devamını Okuyun  

Üç Küçürek/Özlem TÜM

1 dakika okundu

Otuz yıllık birlikteliği mavi ışıkların altında bitirmişti. Neden mavi ışık? Sonsuzluğa kadar sessizlikti.Kadın konuştu.Konuştuğunu düşündü...

Devamını Okuyun  

Kaldırım Üstü Yaşamlar/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

1 dakika okundu

Sokağın başlangıcında yan yana ve hazır kıta duran adımlarım nasıl da itaatkârdı. Önümde uzanan yol ise öylesine belirsiz ve sessiz… Asfalt tüm ayak izlerini kabullenircesine anaçtı. Sol ayağım, sağ ayağımı geçmeye yeltenince yol önümde sendeledi; bedenim ayarsız bir ikileme girdi.

Devamını Okuyun  

İçerisi/Hanife Çiftçi

1 dakika okundu

Acaba en son ne zaman göğsümde baskı hissetmeden, rahat bir nefes alabildim? Hatırlamıyorum. İçerisi çok karanlık ama eskisi gibi bataklık yok. Pelte gibiyim. En çok da iç organlarım. Özellikle kalbim, çünkü bütün ağırlığı göğsümde hissediyorum. Birazda karnımda ama kasıklarım iyi durumda. Kollarım da hareket etmekte zorlanıyor. Bir çuvalın mı yoksa bir tabutun içinde miyim anlayamıyorum.

Devamını Okuyun  

KARANLIĞIN KOYNUNDA/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

1 dakika okundu

Odanın önünde çekimser bir hâlde duruyordum. İçerisi gözükmüyordu, zifiri karanlıktı. Ürpertici ve aynı zamanda da çekici… İçimden dışıma yükselen ses “Aç o kapıyı!” diyordu. Kapının kulpuna uzanan elim ise tedirgindi. Bilinmeyen, nasıl da kendine doğru çekiyordu bir diğer bilineni!

Devamını Okuyun  

Yutkunamadın/Emine AYDOĞDU

1 dakika okundu

Tepeyi tırmanıp ana yola inecektin. Nereden geldiklerini göremedin. Birden bire önüne çıktılar. Bisikletinin etrafını çevirdiler. Dünyanın öbür ucundan gelmişsin gibi bakıyorlardı. Omuzlarını kavrayıp, birbirlerinin üzerine doğru sertçe itiyorlardı. Bir çember içinde dönüp duruyordun. Kimi sarsarak, kimi hırpalayarak, kimi etini burarak dokunuyordu. Bu dokunuşlar, onları coşturuyor, kanlarını ısıtıyor, adeta çıldırtıyordu; hep bir ağızdan sürekli histerik çığlıklar atıyorlardı. Seslerin yankısı; zihnini yakıyor, çatlatıyor, parçalara ayırıyordu.

Devamını Okuyun  

BORÇ/Oğuz KARTAL

1 dakika okundu

“Hoş geldiniz efendim, rezervasyonunuz var mıydı?’’ dedi, kapıda müşterileri karşılamakla görevli kadın. “Hayır, maalesef.” diye cevapladı, yirmili yaşlarının sonunda, uzun boylu, iyi giyimli ve güleç yüzlü adam.

Devamını Okuyun