Yazının Tanıklığı/Tanıklığın Yazıları  

Açlık Bozkırları/Erinç Büyükaşık

2 dakika okundu

Korkut Ata’nın Gökçen Kız’ın ahını aldığıdır. Rivayet olur ki koca bir şehirde gönüllü sürgün kadınlığına dövünen Gökçen televizyondan gelen Özbekçe şarkıya kulak verip bir hayli detone çıkan sesiyle usul usul şarkıyı mırıldanmaktadır. Kızını emzirdiği Taşkent günlerinden oldukça uzaktadır şimdiki zaman. Bozkırda er kişi diye belleyip evlendiği Korkut sünepenin tekiydi aslında. Her ay kızlar için gönderdiği paraları iç ediyor herif. 100 dolar 840.000 Sum… Kızları İstanbul’a getirmeli. Yatılı ev işlerini götürür onlar da. Mutfakta yemekleri hazır etmemi istedi Suna Hanım. Bugün konukları varmış. Damacana içindeki rakıya şaşkınlıkla baktı o sırada. Ancak damacana yetiyor bana, eğlendi Suna. Korkut kızın ahını aldı yine.

Devamını Okuyun  

Mahcup Şakayık/Meral KUTLUĞ

1 dakika okundu

Korkuyorum. Ben yazın susuzluğa asla dayanamıyor, hemen buruşup kuruyorum. Ya hastalanırsa, ya hiç bahçeye çıkamazsa... Gelen gideni de pek yok. Genellikle yalnız. Aslında hepimizi seviyor, özellikle de beni. Geçen yıllarda toprak bir saksıda yaşıyordum. Bir gün kediler beni balkondan yere düşürdü, saksım kırıldı. Zavallıcık o kadar üzüldü ki ne yapacağını bilemedi. Hemen bahçedeki plastik çöp kutusunu boşaltıp beni, kökümü incitmeden oraya yerleştirdi, üzerime gübreli toprak doldurdu, su verdi. Çabucak toparlandım. Günlerce gelip beni kontrol etti iyi miyim, diye.

Devamını Okuyun  

Güne Bakan/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

1 dakika okundu

Yanımızda olanlar hayli hayli yeterliydi. Geride kalanlar ise tıkırtı sesleri... Velhâsıl sizler ve bizler tüm sesleri kabullenircesine kucak açıyoruz, iki kolumuzu da gere gere. Gerekli ya da gereksiz tartışması ise tam bir muamma.

Devamını Okuyun  

Leş/Erinç BÜYÜKAŞIK

2 dakika okundu

Kapalı bir sonsuzluk içinde akarsunun kıyıcığına ulaştı sonunda. Orman bir labirent gibi uzanıyordu. Sürü uzakta. İzini kaybettirdi muhakkak. Leşin üstünde tepinen bir iki sırtlan ürkerek kaçtı gri kurdun yakınlarından. Toynaklarıyla leşi yokladı hayvanlar kaçışınca. Sürüden çok uzakta şimdi. Reddedilen açlıktan ölmeyi kabullenir. Büyük heybetli katilin ilk avı değildi bu ceylan. Yavruyu kanlı ve keskin dişleriyle öldürdüğünde uzaktaki sürünün ormanda bir gölge gibi beklediğini düşündü. Sonsuz mavilikte tek tük evlerden yükselen dumanları izledi. Ötelerde bir savaş oldu. İnsanlar arasında. Cesetleri bıraktılar savaş meydanında. Leş yiyicilere kaldı ölü askerler. Ormanın yakınlarından geçen muzaffer ordunun yorgun yürüyüşünden ürktü bunları düşünürken.

Devamını Okuyun  

Sıradaki/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

1 dakika okundu

Tavanın beyazına kilitlenen gözlerim zaman kavramını yitirmiş gibiydi. Zifiri karanlıkla başlayan gece, sabah ezanına dek sürerken gözlerim inat edercesine tavandan ayrılmıyordu. Beyaz bulanıklaşmış beje dönüşmüş, hatta bir tutam griye bürünmüştü. Zihnim uykusuzlukla birlikte arıza vermişti çöl ortasında serap gören insan misâli.

Devamını Okuyun  

SIĞINAK/Erinç BÜYÜKAŞIK

2 dakika okundu

Vondelpark’ın girişine “Yahudilerin Girişi Yasaktır” tabelaları asıldı. Sinemalara, plajlara, hayvanat bahçelerine, kahvelere, yüzme havuzlarına, kütüphanelere de girmemiz yasak. Geçen şubatta Thomas’ın ailesini Schoorl’a gönderdiler. Kampta en ağır işleri yaptırıyorlarmış gidenlere. Sessizce dinledi Abraham. Boş Aşana’yı sığınağımızda kutlayacağız. Şabat’ta yaptığı halla ekmeğini pişirecek Anna. Zavallı kızın yüzünde kurtulacağımıza dair o bitmez tükenmez umut.

Devamını Okuyun  

Lil ve Cid/Emine AYDOĞDU

1 dakika okundu

Cid dalıp gitmişti; uzak diyarlarda dolaşıyordu. Lil, sigarasının dumanını yüzüne doğru savurdu. Lil’in sıcacık soluğu, onu kendine getirmeye yetti. Çöp yığınlarının arasından seke seke yürüdüler. Geceleri ereksiz sokağa çıkanların, pusulasının olmadığını ikisi de biliyordu.

Devamını Okuyun  

Ada 412/Ruhşen Doğan NAR

1 dakika okundu

Çocuklar kürek çekmekten yorulmuş dinleniyorlardı. Bir şeylerin ters gittiğini ilk fark eden, on yaşındaki Hasan olmuştu: “Eyvah anne, bot su alıyor. Bak, su dolmuş hep…” İki kadın kürekleri bıraktı. Hasan’ın annesi Fatma, elleriyle botun zeminini yokladı. Epey su birikmişti.

Devamını Okuyun  

Hiçbir Hayat/Erinç Büyükaşık

6 dakika okundu

Vapurdaydılar. Gün batmak üzere. Ufuk kıpkızıl. Sultanahmet, Ayasasofya karşılarında. İlkokulda öğretmenin zorla okuttuğu o masal kitabındaki şehirleri andırıyor. Vapurun açık tarafındalar ikisi de. Yorgun, tüm sokakları arşınladılar abla kardeş. Kız omzundan indirip kardeşinin yanına yerleştirdi akordeonu. Seyredaldılar martıları, denizi, koskocaman şehri. Kızın gözleri yanı başında duran gazeteye ilişti. Bol resimlilerinden. Okunup bırakılmış. Bir cinayet haberi. On altısında kızı üvey babası cinnet anında beylik tabancasıyla vurmuş. Kızın ölü, soğuk bedeni, yatağın üstünde boylu boyunca uzanmış, bakışları donuk. Gazetedeki fotoğrafa takılı kaldı gözleri. Tüm üvey babalar cehennemde yanmalı. Koca koca kazanların altına odunları atıp yakmalılar herbirini. Vapur Kadıköy'e yanaşmak üzere. Oğlan dalgın dalgın bakıyor martılara, denize. Kızın içindeki fırtınadan oldukça uzakta seyrediyor maviliği.

Devamını Okuyun  

Zaman/Münire ÖZGENCAN

1 dakika okundu

Buraya daha önce de gelmiştim. Fakat zamanını hatırlamıyorum şimdi. Aynı kokuyu o zaman da duymuştum. Gözlerimi kapıyorum.Bu koku. Çok tanıdık. Kekrimsi. Zeytin kokusu. Buraya ait.

Devamını Okuyun  

Esmer/Özlem TÜM

1 dakika okundu

Kadın yürüdü, kadın düştü, kadın ayağa kalktı…

Devamını Okuyun  

HUZURSUZ BACAK SENDROMU/Gonca BORÇA

3 dakika okundu

Otobüs yolculuklarını severim ya da severdim mi demeliyim bilmiyorum, ta ki bu sendrom başıma gelene kadar. Cam kenarına yastığımı koyar koymaz, kıvrılıp uyurdum. Gözümü açtığımda gelmiş olurduk. Deliksiz uyku dedikleri şey işte, dünya yıkılsa sen duymazsın.

Devamını Okuyun