Yazının Tanıklığı/Tanıklığın Yazıları  

BEN CÜMLE KURMAYI SEVMEM/Sezai SARIOĞLU

1 dakika okundu

Bizim evin cümlelerini oğlum kurar. O sır olup gittiğinden beri dilimizdeki cümleler eskidi, giderek onun gibi kayboldu. O yönsüz bir kırlangıç gibi gideli, her şeyi, derdimizi bir cümleye sığdırdık: "Kayıp!" Şimdi Adana'da oturuyoruz. Evvelinde Hakkari'deydik. geçmişimiz ve geleceğimiz hariç, her şeyimizi geride bırakıp, sularla, Ters Lale ve Sümbül Dağı ile vedalaşıp dilimizi ve kalbimizi alıp göçtük.

Devamını Okuyun  

PUSLU HAYALLER/Erinç BÜYÜKAŞIK

3 dakika okundu

Camdan sokağı çepeçevre kuşatan konduların üçüncü, dördüncü çıkma katlarına gözü iliştiğinde hatırladıklarının silikleştiğini fark etti. Gün batmak üzere. Kemal bir iki saate döner işten. “Yemek hazır mı?” diye sorar kapının eşiğinde ayakkabısını çıkarırken. Bok yesin. Sahi domates salçası mı biber mi daha iyi gider yemeğe. Ellerini dizlerinin üstünde dalıp giti o an. Nesrin’in sesiyle irkildi. Bizimki de kıçını yayarak sızıyor çoğu kez. Neyse arada hevesleniyor bana. Çocuklar işitmesin diye kapıyı bacayı da kapatıyor vallaha. Gülmeye başladı çayını höpürdeterek içerken.

Devamını Okuyun  

Akşamın Alacası/Erinç BÜYÜKAŞIK

2 dakika okundu

Çağrışımlar, inkarlar, hezeyanlar ve çığlıklar; arada mutlu çocukluk yanılsaması. Coğrafyanın yazgısı dediğim o vazgeçilmez suskunluğum. İnsan ana diliyle ağlamalı, hatta kahkaha atarken tanıdık sesler çıkmalı ağzından. Sürgündeki yazarın kendi dilinin sözcüklerinde çocuksu bir gezintiye benzerdi tanış sözcükleri aramak. Yine kalabalıklar geziniyor rüyamda.

Devamını Okuyun  

Ölüler/Gülru ÖZTUNÇ

4 dakika okundu

Sokak hala ıssız. Gece kıpkırmızı... Kar başlayacak birazdan... Zaman ne kadar da çabuk geçiyor. Azar azar, usul usul. Gözlerini açıp karanlığın bağrına bakarken yine aynı şey vardı aklında. Ölümden korkmuş muydu hiç? Ölmekten ve ölen bütün her şeyden. Anılarda kalmıştı bütün hayatı. Eski fotoğraf albümlerinin unutulmaya yüz tutmuş sayfalarında... Tüm varlığı eskiyordu. Bir başınalığını giderek daha çok vuruyordu yüzüne bedenindeki yaşlı ağrılar. Yok, eskisi gibi değildi hiçbir şey. Anılardaydı bütün korkuları artık...

Devamını Okuyun  

İstasyon/Gülru ÖZTUNÇ

2 dakika okundu

Çok uzak değil, diyordu Yusuf. Çok değil.. Tez dönerim. Zehra’nın gözleri her sefer daha çok yeşile keserdi. Daha bir hırsla atılırdı Yusuf’un sarışın koynuna. Adını fısıldardı çığlık çığlığa, sessiz. Yusuf... Yusufum...

Devamını Okuyun  

ÇATIDAKİLER/Erinç BÜYÜKAŞIK

2 dakika okundu

Odadaki karmaşa bir an boğucu geldi ona. Sanatçı tayfasının bir yanı da istifçiliği diye geçirdi zihninden. Hararetli bir konuşmanın ortasında zihnindeki sorular loş, gün ışığının yarım yamalak girdiği odanın içinde geziniyordu.Sağdan soldan estarabim halleri olsa gerek dedi içinden. Millet bu meredi pof pof mahalle bitirimleri gibi içiyor ya, sahiden katlanamıyorum, diye söylendi Elçin. Amerika’dan yeni gelmiş kız. Teksas’ın bizim kırsallara benzediğini anlatıyordu habire.

Devamını Okuyun  

Halay/Evrim AKDAĞ

2 dakika okundu

Otelin önünde kargaşa. Organizasyon için herkes işinin başına geçmiş de bir tek o geç kalmış sanki. Rıfat vakit kaybetmeden oturdu orgun başına. Bakındı şöyle bir. Pek gelen yok. Gelin tarafından olduğunu söyleyen bir hanım teyze kadifeden nakışlı elbisesini çekiştire çekiştire tepesinde bitti.

Devamını Okuyun  

GEÇİT/Erinç BÜYÜKAŞIK

2 dakika okundu

Yol boyu direksiyon başındaydı Ali. Bir yerde yemeliyiz artık diye düşündü. Dinlenmiş de olur bu sayede. Sahil boyunca tavernalar dizili. Annemin anılarına sık sık uğrar biliyor musun Aleksandrapoli’nin kıyıları. Ev zeytinlikler tarafındaydı. Şu kilisenin arkalarında olmalı. Sınıra kadar günlerce yürümüştük. Çocuk halimle yarım yamalak hatırlıyorum ben de. Yüzündeki hüzne anlam yükledi bunları düşünürken, biz muhacirler biraz derinlere dalarız kimi zaman geçmişi deştikçe diye seslendi o an. “Tatilciler yine akın etmiş buraya anlaşılan. Kalabalığa baksana caddedeki."

Devamını Okuyun  

Sayısız/Özlem TÜM

1 dakika okundu

Sayısız gidişlerin ardından ufacık kalmıştı. Köyün saç örgülü saçı olan Remziye. Her gidenin ardından adeta küçülüyordu. Bir gece rüyasında “ ARTIK GİDEN OLMAYACAK” dediler. Kimdi, ses kime aitti. Uyandığı zaman saymaya başladı.

Devamını Okuyun  

Yakılan Temmuz Kuşları/Evrim AKDAĞ

1 dakika okundu

Züleyha, yanağındaki iri et benini çekiştirdi kapı aralığından babasını izlerken. Bir de baktı ki babasının elinde mor, turuncu, kırmızı ateş topları var. Ateşbaz kıvraklığıyla yukarı hoplatıp hoplatıp tutuyor. Baba sanki bir oyunun provasını yapıyor. Mor, turuncu, kırmızı ateş toplarını yakalarken yüzüne zerre acı değmiyor. Züleyha son günlerde geceleri ateş çeviren adama şaşarak bakıyor. ‘ Yanıcaz baba yanıcaz, nedir bu çevirip duruyon elinde. ‘

Devamını Okuyun  

Yaza Merhaba/Özlem TÜM

1 dakika okundu

Lütfiye salonun balkonunda bir oturuyor bir kalkıyordu. İçi içine sığmıyordu. Havanın nemi ile nasıl baş etmeliydi? Göğsünden alevler çıkıyor gibiydi, hararetini gidermek için ne yapacağını bilemiyordu.

Devamını Okuyun  

GÜNLERDEN BİR GÜN/Evrim AKDAĞ

2 dakika okundu

Karnını balkonun demirlerine dayayıp başını aşağı sarkıttı. Kapıdan çıkar çıkmaz güya çaktırmadan izleyecek Ömer Efendi'yi. Adamın hangi yöne gideceğini, sol eline göre daha ufak kalmış sağ elini bir çırpı şalvar pantolonun cebine atıp telefonunu çıkaracağını, uzun uzun cümlelerle konuşarak yolun sonuna varacağını, yolun sonunda sağa kıvrılarak bütün cismiyle kaybolacağını…Yutkunmadan tuttuğu tükürüğü ağzının içinde çevirip durdu. Git bakim git, yine hangi karının koynuna gideceksin.

Devamını Okuyun