Evin önündeki kahvaltı masamızın üzerindeki yeşil örtülü kutuyu dün gibi hatırlıyorum. Bir adam boyu uzunluğunda. Etrafında insanlar, nedenini anlamıyordum ama ağlıyorlardı. Ben ve benden bir buçuk yaş büyük ablam için, bu gün öncesi olmayan doğum günümüzdü. Dünyadan bihaber saklambaçımıza devam ediyorduk.
Gelin, insan doğasının derinliklerine dalalım ve farklılıkların dansını keşfedelim. İçimizdeki değişim rüzgarları, zamanın akışıyla uyum içinde dans eder durur. Her an, her nefeste bir dönüşüm yaşarız. Toplumsal coğrafyada gezinen bu değişim rüzgarları, sosyo-kültürel mekânın belirlediği rotaları takip eder. Ancak, gerçek değişimin temelinde, düşüncelere ve inançlara saygı yatar. Bu saygı, değişimi sadece başlatmaz, aynı zamanda geliştirir, besler.
Nasıl bir mutluluk resmi yansıyacak bizden henüz habersiz, İstanbul mu? Paris mi.? hangi şehir sokaklarından fırlayacağımızın önsezisinden uzak, Afrika hayvanlarının hoplayıp zıpladığı sirk figürü mü, meşhur kafelerden bir an mı, bar masalarının serin sohbetleri mi, genelev kapılarında bekleşen yarı çıplak sütyen külot çalışanları mı, renklerle oynayacağı sürprizlere açık evrimimizi tamamlama anına yavaş yavaş savruluyoruz.